ⅩⅤ. Bölüm: Anubis'le Anlaşma (Ⅱ. Kısım)

1.9K 206 105
                                    


"Tanrı Anubis'in askerleri burada.''

Hoseok gerginlikle kıpırdanırken gülümsememi saklamaya çalışmak oldukça güçtü benim için. Onu tedirgin eden şeylerin olduğunu görmek hoşuma gitmişti. Hep o birilerini tedirgin edecek değildi ya?

Yerimden doğrulduğumda Victoria onaylamaz bir tavırla başını salladı, ''Gidip bakmalısın, Sekhmet'in oğlu. Ne de olsa ev sahibi sensin.''

Hoseok'un yüz ifadesinden bundan hoşlanmadığını anlamak zor olmamıştı. Anubis'in ordusunun neye benzediğini biliyordum. Horus ve Seth'in oğullarının yaptığı son savaşta Anubis'in Ordusu, Tanrı Seth'in safında yer almıştı, tabi Anubis'in oğlu Mino ile yapılan anlaşma ile. Gördüğüm zırhlar kuşanmış halde bekleyen çakal başlı adamlardı. Eğer hala bu görünüşte iseler karşılaşmak istemezdim onlarla.

Victoria onu sakinleştirmek için ''Mino'nun bundan haberdar olduğunu sanmıyorum.'' demişse de Hoseok'un onu duyduğunu sanmıyordum. ''Haddini aşıyor.'' diye homurdanarak odadan ayrıldığında Victoria küçük, yaramaz bir çocukla uğraşmaktan usanmış bir ebeveyn gibi iç çekti. ''Ne kadar güçlü olursa olsun, tanrı çocukları her zaman sorun yaratıyor; görüyorsun, değil mi?''

Kısmen de olsa sorusunu üzerime alınmasam da odada benden başka kimse yoktu. Ama Victoria gibi bir yarı tanrı neden benimle konuşmak isterdi ki? O Ma'at'ın kızıydı ve Ma'at da Tanrı Ra'nın. Anlaşılacağı üzere, şu ana dek karşılaştığımız tüm tanrılardan daha saygın ve güçlü bir melezdi.

''Namjoon'un burada olmasını dilerdim.'' diye devam etti, yanıt vermediğimden dolayı keyfi kaçmış gibiydi. Hem zaten dışarıda bir ordu beklerken ve Yoongi'yle Jimin kayıpken nasıl keyfi yerinde olabilirdi, emin değildim. Yoongi umrumda değildi ama Jimin'in sağ salim dönmesini istiyordum, en azından bu sefer.

''Onunla karşılaşmıştınız, değil mi?'' dedi, bu sırada öne doğru uzanarak masadaki şarap dolu kadehe uzanmıştı. ''Kral Taehyung bilgili bir insan olduğundan bahsetmişti, o yanılmaz.''

''Taehyung mu?''

Heyecanımı saklamayarak ona doğru döndüm. Tanrıça Ma'at'ın kızıyla Taehyung benim hakkımda mı konuşmuştu?

''Ona ismiyle mi hitap ediyorsun?'' diye mırıldandı. ''Ölümsüzlüğe mahkum edilen bizler için değer verdiğimiz bir insana sahip olmak büyük bir hediye.'' Yavaş adımlarla kapıya doğru yöneldiğinde konuşmaya devam etmek için durdu, ''Ama aynı zamanda lanetten farksız. Dikkatli olmalısın, insan.''

O konuşmaya devam ederken içim ürperdi. Ölümsüz olmanın ne olduğunu bilemezdim ama tahmin edebiliyordum. Sevdiğin insanların ölümünü izlemenin ve senin ölememenin; çevrendeki her şeyin değişmesi ve yapabileceğin bir şeyin olmamasının ne demek olduğunu tahmin edebiliyordum.

''Kanımızda akan kan saf olmada da birer tanrıyız ve çoğumuzun bize hayat veren yüce varlıkların çizdiği yolu takip etmekten başka şansı olmuyor,'' Bir müddet bekleyerek yüzümü inceledikten sonra gülümsedi. ''Taehyung, Tanrı Horus'un ona sunduğu kaderi kabul etmedi; ama reddetmedi de. Bu yüzden onun seçtiği yol en zor olanı.''

Söylediklerini tam olarak anlayamamış olsam da başımı sallayarak devam etmesini bekledim.

''Ona iyi bir yoldaş olmaya çalış lütfen. Umutsuzluğa kapılıp yanlış bir yola sapacağı bir anda onu kendine getiren sen ol.''

Heyecanım ile birlikte kalp atışlarım hızlanmıştı. Taehyung için bu denli değerli olduğumun bilincinde olmadığımı fark etmiştim şu an. Bir yarı tanrı için bu kadar önemli olduğumu nasıl algılayabilirdim? Bu basit bir şey değildi. Hem Yoongi Apep'i yendikten sonra -yenebilirse eğer- neler olup biteceğini hakkında bir tahmin yürütemiyordum bile.

Semi-Gods Among Us - YoonminDonde viven las historias. Descúbrelo ahora