XXXVI. Bölüm: Kaosun Düşüşü ve Büyük Zafer (Ⅱ. Kısım)

1.1K 130 41
                                    


''Geçen onca zamanda, ülke felaketlerle boğuşurken tapınağın sadık hizmetçilerinden biri ortalarda değildi. Söyleyin bakalım, Jiyeon nerede?''

''Neden bahsetiyorsun sen?''

Taehyung'un yüzü düşünceli bir hal alırken Yoongi'nin kıkırtısı duyulmuştu. Herkesin kafasını karıştırdığı için memnun gözüküyordu. Taehyung mırıldanarak konuştu: ''Hiçbiri tesadüf değildi.''

O anda tehlikenin habercisi olan çanlar çalmaya başladı ve salonun kapıları gürültüyle kapandı. Saniyeler içinde güneş ışıklarının aydınlattığı salon karanlığa gömülmüştü. Askerler aceleyle önce meşaleleri, sonra da duvarlardaki şamdanları yakıştı. Her nedense korkuya kapıldığımı hissediyordum. Yoongi buradayken başıma kötü bir şey gelmezdi, biliyordum ama yine de gittikçe karmaşıklaşan olaylar yüzünden endişe etmemek imkansızdı. Üstelik Yoongi bizim buraya gelmemizi sağlayan kadını hainlikle mi suçluyordu yoksa çok daha kötüsüyle mi, emin olamıyorum. Biraz daha açık olsa ne olurdu sanki?

''Tesadüflere inanmam.'' Hoseok konuştuğunda belindeki kılıcı kavramıştı sıkıca. Hoseok'un Taehyung dışında kimseden hoşlandığını düşünmüyordum ama uzun zamandır ortağı olan çocukluk arkadaşına karşı olan tutumu rahatsız etmişti beni.

''Haha, ben de öyle.''

Yoongi ardından devrilen masaya aldıramadan yere atlayarak Hoseok'a doğru yürümeye başladı. Etrafındaki insanlar korkuyla geriye çekilerek birbirlerine sokuldular. Korkmakta haksız sayılmazlardı da. Tanrı Seth ve Sekhmet'in çocukları uzun bir süre krallarının ve ülkelerinin başına bela olmuştular. Şimdi ise Horus'un tapınaklarının en önemlisinde diledikleri gibi etrafı dağıtma cüretine girebiliyorlardı; en azından Yoongi'nin yaptığı buydu.

''Ah, güneş gitti! Misafirimiz çok aç olmalı.''

Yongi elini havada gelişi güzel sallarken alayla konuşmayı da ihmal etmemişti. ''Çanlar neden çaldı, emin değilim ama Ra'nın sadık savaşçısı burada olduğuna göre korkacak hiçbir şeyimiz yok.''

Hoseok belli belirsiz homurdanarak Yoongi'den uzaklaştı. Annesi Sekhmet'le arasının iyi olmadığını artık bildiğim için tavrının sebebini sorgulamayacaktım. Hoseok ''Onların adını anarken dikkatli ol,'' dediğinde Yoongi omuz silkti. ''Her neyse,'' Kendine baktı bir süre. Çıplak gövdesi benim için hoş gözükse de diğerleri için öyle olmamalıydı; yara ve izlerle çevrili göğsüne bir yılan yerleşmişti ne de olsa. ''Neden dışarıya çıkıp neler olduğuna bakmıyoruz?''

''Buna gerek yok. Hepimiz nedenini biliyoruz, değil mi?'' dedi Taehyung. Bakışlarını Hoseok'a çevirmişti. Yüzünde nahoş bir ifade vardı. İyi hissetmediğini anlamış olmalıydı.

''Sırf bunun için o kadar uğraşa girdiğine inanamıyorum!''

Salonun diğer ucundan gelen sesle hepimizin dikkati dağılmıştı. Jiyeon olayı açığa kavuşmamıştı daha. Nasıl bir anda konuyu değiştirmeyi başarabiliyorlardı?

Tıpkı babasınınkine bir zırhla kuşanmış Mino pencerelerden birine yaslanıyordu; göz göze geldiğimizde gülümseyerek el sallamıştı bana. Onu gördüğüme sevindiğimi söylemeliydim. Biraz garip ve aynı zamanda beni neşelendiren ve yanında rahat olduğum tek tanrı çocuğu olabilirdi.

''Selam, çocuklar. Zamanda yolculuğunuz nasıldı? Eminim ki büyüklerimizi görmek hoşunuza gitmiştir.''

Jungkook hızlıca başını salladı. Taehyung'un pek de hoşnut olmayan bakışlarını üzerimizde hissettiğim için koluna vurmak zorunda kaldım. Yarı tanrı kral sevgilisini çıldırmak için doğru bir zaman değildi.

Semi-Gods Among Us - YoonminWhere stories live. Discover now