bölüm 8. 💙

373 341 15
                                    

~Aylanın anlatımıyla

Bugün çok istediğim girilmesi zor olan bir ressamlık kursumun sonuçları açıklanacaktı. Ya kabul edildim, yada kalmıştım. İkinci ihtimali düşünmek bile istemiyordum. Bu sınav için çok fazla çalışmıştım. Sürekli resimler çiziyordum. Saatler geçiyordu ama ben kalkmıyordum.

Aslan ve Yiğit gideli dört gün olmuştu. Açelya, annesi ve babası öldükten sonra biz de kalıyordu. Bazı şeyler öyle hızlı gelişir ki hızı bizleri çarpardı. Önce bilincimizi alır elimizden ama sonra buz gibi bir avuç suyu yüzünüzevçarpmış gibi dinç olursunuz. Önce bilincinizi donduracak gibi hissettirir soğuk su, sonra her şey daha da netleşir. Açelyanın yaşadıkları da bir kova soğuk suyun yüzüne çarpmasından farksızdı. Sonra ise koca bir farkındalık. O noktadan sonra asla ağladığını görmemiştim. Annesini ve babasını özlediğinde kaçıyordu sürekli. Her üzüldüğünde şiir defterine sığınıyordu, kitaplara sığınıyordu. Bana bir keresinde kitapları okumak çok güzel, bazen kendi hayatını unutup kitaplardakı hayatı yaşıyormuşum gibi geliyor demişti. Açelyayla en büyük ortak yönümüz çok fazla düşünmemizdi. Hani bazi binalar vardır, tüm ışıkları sönmüşken tek bir katının ışığı sabaha kadar yanar. İşte biz kaç gece o sabaha kadar yanan ışıklı evde yaşayanlar olduk. Uyumayan, uyuyamayan, düşündükçe düşünenleriz biz. Herşeye rağmen ayaktaydık. Bu dünyada varsak eğer bunun hakkını en güzel şekilde vermemiz lazımdı. 

Açelya da ben de aslında çok fazla iyimseriz. Ama aptal değiliz. Hatta Açelya asla kötü düşünmezdi. Düşünmeyede izin vermezdi çoğu zaman. Ağzımızdan çıkan her bir kelime evrene enerji gönderdiğimizi söylerdi. Ben ilgilenmesem de Açelya sürekli  istisnasız  hergün günlük burç tahminlerini okurdu. Enerji, doğal taşlarla ilgileniyordu. Odasında bir sürü çok güzel taşlar vardı. Asla dokunmaya izin vermiyordu. Daha yeni arındırdığını, başkasının enerjisinin geçmemesinin gerektiğini defalarca söylemişti. 

Açelya hâylâ uyuyordu. Ben ise heyecandan odada dört dönüyordum. Açelyanın yanına oturup onu gıdıklamaya başladım. "Gıdıklamasana ya uyuyorum" dedi uyku mahmuru sesiyle. "Ya kızım kalksana, sonuçlar çıkacak. Ay Açi, ya kazanamadıysam?" Diye sorduğumda doğruldu. "Mal mısın ya? Neden kazanamayasın? Sen çok yeteneklisin kesin geçmişsindir. Hadi bilgisayarın başına geç geliyorum ben de" diyerek yastığı suratıma attı.  Yataktan kalkıp bilgisayarımın başına geçtim. Belki elli defa ekranı yenilemiştim ama daha çıkmamıştı. "Açi inanır mısın Elif'in annesi heyecandan tansiyonu filan fırlamış" dedim gülmeye çalışarken. Açelya yanıma gelip esnediğinde elini omzuma koydu. "Bir ayılır mısın artık? Ben burda kalp krizi geçireceğim şimdi" dediğimde Açelya saçımı dağıtıyordu. "Ya tamam, doğru düzgün yaz şunu. Aşırı merak ediyorum, ay benim arkadaşım üniversiteyemi gidecekmiş" dedi. Yanağımı sıkmaya çalışıyordu.  Gerginlikten gülemiyordum bile. Telefonum mesaj sesleriyle doluyordu. Dershanedeki çocuklar sonuçlarını yazıyorlardır muhtemelen. "Çıktı." Kalbimin heyecandan durduğunu düşündüm tamda şuan.

"Oha kızım, kazanmışsın" dediğinde odadan çıkıp annemi çağırdı bağırarak.  Açelya bağırdığında ben hâylâ bilgisayarın karşısındaydım. Açelya kolumdan tutup beni kaldırdığında "bir dakika, bir dakika. Ben şimdi üniversiteli mi oldum?" Dediğimde Açelya başını evet anlamında salladı. "Yes bee, başardım kızım, kazandım işte" dedim ve Açelya'ya sarıldım. Annem odama gelip "Oley, oley, oley, şampiyon Ayla" dediğinde bana sarıldı. Açelya da bu anları videoya kaydetmişti. "Akıllı kızım benim. Biliyordum zaten kazanacağını" dediğinde yanaklarımı sıkıp öpmüştü.  Hemen telefonumu elime alıp fotoğrafını çekip babama sonucumun fotoğrafını attım.  Açelyaya bakıp "Hazırlan, çıkıyoruz. Bunu kutlamamız lazım" dediğimde mutluluktan havalara uçuyordum. Açelya odadan çıkıp lavaboya geçti.

Hayaller Limanı Where stories live. Discover now