2. Bölüm "Ayrışan zincir halkaları"

551 114 433
                                    

Merhabalar.

Evet, elleri görelim elleri; yıldız butonunda, satır aralarında...

Keyifli okumalar dilerim.🎭

......

"Görünen düş değilse kanıttır!"


Üç gündür alkole yatırdığım paçuli, bergamot, sandal ağacı, vanilya ve tütsünün içinde bulunduğu cam kabın daha kapağını açmadan burnumdan içeri sızan esansıyla gülümsedim. Dikkatle kapağını açınca ise kokunun adım adım havaya karıştığını gördüm adeta. En çok da bundan keyif alıyordum; soyutluk var ortada ama gözlerim ve ruhum öylesine üzerine titriyordu ki bu anların, onlar da kendilerini takip etme şerefine sahip olmama izin veriyordu.

Esans kazanan alkolü temiz bir flakona süzdükten sonra üzerine, hemen yanı başımdaki portakal çiçeği yağı, terebentin yağı ve yasemin çiçeği yağını da ölçülerime göre ekleyip en son da biraz misk koyup kapağını kapattım. Artık hazırdı. Sadece bir süre daha beklemesi gerekiyordu. Çünkü paçuli başlarda tatlımsı bir koku yayarken bekledikçe istediğim kıvama gelecekti. O yıllandıkça devleşen bir kokuydu.

Nihayet her şeyi halletmişken kahve içmek için başımı kaşıya kaşıya ve yoğun uykusuzluğun getirisinden sebep kapanmayan ağzımla mutfağa ilerledim. Son yaptığım kokudan ziyade kendime yeni formüller çıkardığım için sabahlamıştım. Mutfağa geçtim ama masamda hali hazırda bulunan bir adet kahve fincanı ve elindeki kupasıyla duvara dayanmış bir de Faris'i görmeyi beklemiyordum. Yüzündeki tek mimik, sol dudağındaki ufak kavisti.

Dün gece Haçin'le ufak ama can sıkıcı muhabbetimizden sonra maçın tebrik anonslarını ve onu beklemeden oradan ayrılmış, eve gelmiştim. Bu durum her zamanki gibi hoşuna gitmemişti. Üstelik dün gece dudağına ve kaşına aldığı yumruk darbelerinin izleri gün yüzüyle iyice açığa çıkmıştı. Kötü durmuyordu. Sadece kaşında birkaç santimlik ufak bir pembelik, dudağında ise hafif bir kabuklanma oluşmuştu.

Eminim, maçtan hemen sonra pansumanını kendi yapmıştır yine. Takıntı işte. Genelde benden isterdi ama yanında olmadığım nadir zamanlarda hoşuna gitmese de yarasını bekletmeyi sevmediğinden kendi yapardı.

Hâlâ başımı kaşıdığımı idrak edince önce elimi çektim oradan sonra da ağzımı kapattım ve kahve fincanına ilerledim. Kocaman bir yudum aldığım acımsı tadın damağıma yaydığı kokudan ötürü gözlerim kendiliğinden kapanırken, uykuluyken veya uykusuzken körelen burnuma sitem ettim. Zira yalnızca o anlarda bana bahşedilen yeti köreliyordu ve bu hiç mi hiç hoşuma gitmiyordu.

Tüm kokuları, hassasiyetimi öylesine büyük bir parçam kılmıştım ki ufacık bir kaçak olduğunda kendimi eksik, hatta çıplak hissediyordum.

"Geldiğini duymamışım. Çok oldu mu?" Ona döndüm ve yeni yudumumu gözlerine bakarak tattım.

"Gece geldim, senden hemen sonra."

Elindeki kupayı tezgahın üstüne bırakıp bana yaklaştı. Sık sık yaşadığımız bir durum olmasa da arada ardımdan geldiğinden yadırgamadım. Takdir ettiğim en belirgin karakter özelliği sabrı ve sağ duyusuydu. Örneğin; bir nevi laboratuvara çevirdiğim odanın ışıklarını açık görüyorsa dikkatimin dağılabilme ihtimaline -ki bu konudan gerçekten çok muzdaribim- karşın asla beni rahatsız etmiyor, bu gece olduğu gibi varlığını belli etmiyordu.

Ve beni beklerken asla sabrı tükenmiyordu. Bazen ona gitmem bir ömür de sürse o bir ömrü beklermiş gibi hissettiriyordu.

İki yanıma düşen siyah saçlarımdan bir tutam yakaladı ve dün gece döner dönmez duş alırken sinirlerimi yatıştıracağına inandığım için köklerime sürdüğüm çay ağacı yağının hâlâ belirgin kokusunu kokladı. Dünya'nın en keyifli ve sıra dışı uğraşı buymuşçasına burun kanatları bile harıl harıl çalışıyordu.

AYNADAKİ SARKAÇ (+18)Where stories live. Discover now