13. Bölüm "Kırmızı çizgi yeşile karıştığında"

196 47 116
                                    


"Özrün aynadaki yansımasıdır çaresizlik."

"Öyleyse bu gece de kızı senmişsin gibi davran. Belki senden o kadar da nefret etmez, belki sorunu sadece benimle ilgilidir, ha Sevde?"

"Erçin Hanım, lütfen."

Zihnimin berrak ama isteksiz hallerini baz aldığımda konuyu en yalın haliyle kendime bile özetleyemiyorum; çünkü değneğin iki ucunda da annem var. Yani anlatmaya neresinden başlarsam başlayayım bir halta benzemezdi.

Annemin hırsı da garezi de bana, biliyorum ama artık durması gerekmez miydi? Yıllarca en azından yorulmasını ya da bıkmasını bekledim ama deve kini güden annemin huylarını unutma aptallığına düşmem benim hatamdı. Çünkü kafasına koyduğu o şey için başarı derecesine bakmaksızın sonuna kadar giden bir kadındı. Bu gidişle beni gömeceği için sanırım ben ölmeyene kadar vazgeçmeyecekti.

Annem içki içmiş. Normal haliyle bile çekilmesi yeterince zorken sarhoş haline katlanmak mümkün değildi; dahası bu, onun için tehlikeliydi. Sakinleşmesine ve durulmasına yardımcı olan ilaçlar kullandığı için doktoru alkol veya türevi bir şeyler tüketmemesi gerektiğini özellikle tembihlemişti. Evde de bulundurmazdım.

Sevde'ye annemin alkolü nasıl temin ettiğini sorduğumda dün hava almaya çıktıklarını, birkaç dakikalığına ortadan kaybolduğunu ve muhtemelen o ara bir yerlerden alıp çantasına koyduğunu söyledi. Halbuki çantasını sık sık kontrol etmesi konusunda uyarmıştım onu.

Evime girip parfümümü almasından sonra ondan her şeyi beklerdim; zaten beklemiyormuşum gibi!

"Son çare olarak sizi aradım Erçin Hanım. Vazgeçmiyor, ısrarla sizi çağırıyor. Konuşmak istiyormuş." Arka fonda sesini duyabiliyordum. Bağırıyor, beni istediğini söylüyordu. Sanırım kin kusma seansı nüksetmişti.

Salonun olduğu yöne döndüm. Yasa dışı bir yer ve dövüş olduğu için gerekli tüm önlemler alınmıştı. Dışarıdan bakıldığında normal bir apartman ve katları gibiydi ama halbuki ilk iki katın tamamı bir salondu. Yani dışarıdan bakıldığında ayrı ayrı iki ev görünse de aslında sadece aldatmacaydı. Tam konuma dikkat etmemiştim ama sanırım Dolapdere yakınlarında bir yerdi. Ben polis olsaydım dikkatimi çeken ilk bina bu bina olurdu. Konumuna göre fazla temizdi.

İçeride, maç ortasında Artun'la ilgili anons yapılırken ve ben henüz şansımın bir gözünü bitirip sövmek için ancak ikinci gözüne geçmişken Sevde'den telefon gelmişti ve durum tam olarak saçmalıktı. Annemin sarhoş olup benimle konuşmak istemesi falan yersizdi yani. Bu kadının neden hiç duru, durağı yoktu anlamıyorum. Benim sabrımın da bir eşiği vardı sonuçta.

"Papatya çayı falan yapın, uyusun. Baktınız olmuyor doktorunu arayın. Benden daha çok faydası dokunur." Sıkıntıyla soludu. Onu zor durumda bırakmak istemiyorum ama doğrusu buydu. Aylan Hanım'a iyi geldiğim ya da onu yatıştırabildiğim görülmemiştir. Bana karşı safi öfke ve tiksinti barındıran kalbi, beni gördükçe öfke pompalar gibi düşmanlığını arttırıyordu.

Bazı yaşamların temeli daha en başından yanlış atılır. Derinliğinden tutun da malzemesine kadar kusurla ele alınmıştır. Fakat konu şu ki ustasının da o hataları görmesine rağmen düzenlemeye gitmek gibi bir amacı yoktur.

Sanırım ben de temeli ilk andan itibaren yanlış atılan, hatta hiç atılmaması gereken o insanlardan biriyim. Amaç belliydi, abimi kurtarmak! Peki ama neden önemli olan sadece ayakta durabilecek kadar iyi olmamdı? İstenilmemesine rağmen yine de orada yaşamak zorundalardı madem, o halde neden yine de sağlam bir temel oluşturmadılar? Sonuçta o bina bir gün elbet çökecekti!

AYNADAKİ SARKAÇ (+18)Where stories live. Discover now