4. Bölüm "Zihinde var olma çabası"

470 120 448
                                    

"Kendini bıraktığın yerde bulamıyorsan belki de yeniden yaratmalısın."

Öfke...

Hınç...

Kin...

Nefret...

Bu bileşimlerden ibaret kocaman bir deliktim.

Siyahtan uzak, bembeyaz bir nokta...

İnsanlar mutlu olur, acı çeker, hırslanır, gıpta eder, ağlar, sevinçten gözleri dolar veya öfkeden deliye döner. Bunlar olağan, olması gereken hisler, hareketler ama hepsinin bir nedeni, her duygunun altında onu iyi-kötü harlayan bir sebep vardır. Sonucun çıkarımı, çıkarın sonuçları olurdu. Bazen külfet, bazen tebessüm ama yine de herkesin bir sebebi vardı.

Peki ya benim?

Benim derdim neydi?

Kendimi son kez altımda yatan çıplak bedene doğru sert bir hareketle ittiğim esnada yatağın kırıldığını belirten sesle dişlerimi sıktım. Karakterimin niteliğini, duyularımın niceliğini saptayamadığım bu hareketlerim apansız değildi. Yabancısı olduğum ruhumu sürdüğüm mihenk taşı olmuştu artık. Bunu anlamam kemiklerimi, iliklerimi, tüm uzuvlarımı bir insan ne kadar ileri gidebilirse o kadar ileri giderek kasmama neden oluyordu her seferinde. Tırnak uçlarıma kadar bıkmışlık, usanmışlık, hatta yorgunluk, yılgınlık akıyordu içimden.

Elimdeki kanıtların ezici galibiyeti bir yana geri çekileceğim sırada Paulina'nın itiraz mırıltıları eşliğinde beni engellemek adına kolumdan yakalaması sinirimi kamçılamaktan öteye gitmedi. Alnında biriken terler, yaşadığı şehvetin etkisiyle yarım yamalak aralık gözleri ve doymuşluğun getirisiyle kıvrılan dudakları ise bir kez daha iğrenç hissetmeme neden oldu.

"No Artun!  Bu... bu çok güzel."

Çok da iyi konuşamadığı Türkçesiyle söylediği sözlere karşılık alayla güldüm. "Gerçekten." Boynumu sağa sola gerdirip tüm itirazlarına rağmen az önceki sertliğin aynısını ondan uzaklaşırken de gösterdim ve çıplaklığıma aldırmadan komodinin üzerindeki sigara paketinden bir dal alıp dudaklarıma yerleştirerek yaktıktan sonra büyük boy pencerenin önüne geçtim.

İçimin beyazlığına yol göstermeye meyil eden tek ışık sigaramın ucundaki küçük ateşti. Geceyi aydınlatmayan, siyahı yok etmeyen aciz bir ateş parçası. İnsanlar bir şeylerden medet ummayı sever. İntihar edeceği sırada onu vazgeçirmek için yanında yöresinde dil döken birilerini, yalan söylediğini bilirken ona destek çıkarak kendisini kandırmasına ihtiyaç duyan daha büyük bir yalancı... Başkasına göre yaşamayı ne çok da alışkanlık haline getirirdi şu insanlar.

Peki ya ben?

Ben insan mıyım onu bile bilmiyorum.

Biraz sonra gecenin karartısına karışan dumanı üflediğim sıra belime sarınan, ıslak öpücükler bırakan kadına rağmen duruşumu bozmadım. Benden ne istediğini anlayamadığım kadın... Belki de en büyük yalancı o, onu aldatması için rotasını çevirdiği diğer yalancı da bendim.

"Artun." Nahif sesi görüntüsüne, karakterine tezat yumuşak, ve kırılgan duruyordu. Ne büyük aldatmaca! "Ben, bunu seviyorum." Hırsla ona döndüm. Kahveleri hâlâ demin yaşadığı hazzın etkisiyle parlıyordu. Ve ben, bu heyecana hiçbir zaman akıl sır erdiremeyecektim.

AYNADAKİ SARKAÇ (+18)Where stories live. Discover now