11. Bölüm

410 46 75
                                    

Derin bir nefes aldım ve ona biraz daha yaklaştım. Gözlerini kırpıştırarak bana bakmaya devam edince yeniden içime derin bir nefes çektim.

Elimi yavaşça kaldırdım ve ona doğru yaklaştırdım. Gözlerini parmağıma çevirip korkuyla bakarak yutkundu.

"Bunu yapmak zorunda mısın?"

"Zorundayım Hina... korkma bu canını yakmayacak."

Dudaklarını birbirine bastırıp başını sallayarak beni onayladı ve gözlerini sıkıca kapattı.

Nefesimi verip güldüm ve başımı iki yana salladım. Çok şapşaldı.

"Hina gözlerini kapatırsan bunları nasıl takacağım?"

Yavaş bir şekilde gözlerini araladı ve "Tamam, kapatmayacağım." dedi.

Derin bir nefes alarak bir elimle çenesini tuttum ve diğer elimin işaret ve baş parmaklarımda gözünün alttan ve üstten çektim. Serçe parmağımdaki lensi yavaşça gözüne yerleştirdim.

"Şimdi yavaşça gözünü hareket ettir."

Göz bebeğini lense doğru götürdüğünde lens gözüne tam olarak yerleşti. Elimi yüzünden çektiğimde gözlerini kapatıp açtı.

"Acıyor mu?"

Başını iki yana sallamasıyla gülümsedim ve diğer lensi parmağıma aldım. "Şimdi de diğerini takalım."

Aynı işlemleri diğer gözü için de yaptığımızda önünden çekildim. Gözlerini karşıda duran aynaya çevirdiğinde dudakları aralandı.

Kendi göz rengi çok daha güzeldi. Gözlerinin büründüğü renkler çok daha güzeldi ama o buna hayran olmuştu.

"Mavi oldular." Hayranca konuşmasıyla tebessüm ettim.

Arkasına geçip saçlarına elimi attığımda aynadan gözlerini gözlerime çıkarttı. "Peruğu da takalım."

Saçlarını elimde toplayıp düzelttikten sonra elimden geldiğince düzgün bir topuz yaptım. Boneyi kafasına geçirdikten sonra uzun siyah peruğu başına taktım.

Yine kendini hayranca incelemeye başlayınca ellerimi cebime koyarak geri çekildim. Elini peruktaki saçlara atıp "Çok garip." dedi.

"Gerçek saç gibi."

"Gerçek saçtan yapılıyor çünkü."

"Birinin saçını mı kullanıyorlar?"

"Evet."

Yeniden aynaya dönüp kendini incelemeye başladığında "Deneme yapmamız lazım." dedim.

Ne söylediğim hakkında bir fikri olmamasına rağmen başını sallayarak beni onaylamıştı.

Bizimkiler öğrensin diye onu üzmeyi seçmiştim ama şuan onu mutlu etmek istiyordum.

"Dışarı çıkmak ister misin?"

Heyecanla bana dönüp başını salladığında gülümsedim ve "Hadi giyin ve çıkalım." dedim.

...

Hina elimi bırakmaya çalışınca hızla elini sıktım. Aşırı heyecanlıydı ve yerinde durmuyordu. Sürekli bir yerlere girmek istiyordu ve ben birazcık yorulmuştum sanırım.

"Jungkook oraya girelim lütfen! Baksana kızın dudağı kırmızı! Bana alacağını söylemiştin!"

Heyecanla bana dönüp çaprazımızdaki mağazayı gösterdi. Duvarında markanın yüzünün resmi vardı ve kırmızı bir ruj sürmüştü.

E. T. - Jeon JungkookOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz