18. Bölüm

390 50 105
                                    

Jeon Jungkook

Alarmımın kulağımı tırmalayan sesiyle suratımı buruşturdum ve elimi komidinin üzerine atıp telefonumu alarak alarmı kapattım.

Normalde sabahları Hina'nın kapımı çalıp bana seslenmesiyle uyanırdım ama bugün öyle olmamıştı. Bu kaşlarımı çatmamı sağlarken derin bir nefes alıp doğruldum.

Yüzümü sıvazlayıp ayağa kalktım ve komidinin üzerinde duran tshirtümü alıp üzerime geçirdim. Banyoya ilerleyip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odamdan çıkıp Hina'nın odasına doğru ilerledim.

Kapıyı çalıp ses gelmesini beklediğimde hiçbir şey duymamla aksine burnuma dolan koku yüzünden suratımı buruşturdum.

Arkamı dönüp hızla kokunun geldiği yere -mutfağa- doğru ilerledim ve içeri girdim. Hina'nın telaşla ocağa bakıp elini uzattığını gördüğümde hızla ilerleyip ocağı kapattım ve tavayı alıp lavabonun içene atarak suyu açtım.

İçerideki dumanın ve kötü kokunun gitmesi için asperatör ile camı açtım.

"Özür dilerim... ben sadece sana kahvaltı hazırlamak istemiştim ama çok kötü yaptım."

Dolu gözleriyle bana bakıp konuştuktan sonra yanağından bir damla yaş süzüldü. Onu böyle görmek canımı yaktığı için hızla yanına gittim ve yanağından akan yaşı silip yanağını okşadım.

"Özür dileme Hina, öğrenmeye çalıştığının farkındayım. Sana kızmadım tamam mı?"

Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kaçırınca derin bir nefes aldım. "Yaralandın mı? Canın yanıyor mu?" dememle başını iki yana salladı.

"Canım acımıyor, sadece üzgün hissediyorum." dedi. Saçlarının renginin yeşile dönmesine bakacak olursak bayağı bir üzgün hissediyordu.

"Neden peki?"

"Çünkü mutfağı kirlettim, sana iyilik yapmaya çalışırken bir sürü iş yapacaksın ve yemeklerde kötü oldular. Hiçbir şey beceremedim."

"Hina, gözlerime bak güzelim." Başını yavaşça kaldırıp gözlerime baktığında hafifçe tebessüm ettim. "Hiçbir şey becerememiş falan değilsin. Bunun için çabalaman bile yeter benim için. İş çıkartmış olman da önemli değil. En fazla bir saatimi alır ki bu umrumda değil. Benim tek umrumda olan senin mutlu olman."

"Ama bende seni mutlu etmek istiyorum. Sen hep beni güldürüyorsun ama ben hiç yapamıyorum."

"Sen beni varlığınla mutlu ediyorun." dememle gözlerini kırpıştırarak gözlerime baktı.

"Yanımda olman beni mutlu ediyor zaten. Ekstradan bir şey yapmana gerek yok ki."

"Gerçekten mi?"

Güldüm ve "Gerçekten güzelim." dedim.

Gülümseyip dudaklarını birbirine bastırdı ve "Seni öpebilir miyim?" diye sordu.

Kalbime ciddi anlamda kastı vardı, böyle davranmasının başka açıkması yoktu.

Derin bir nefes alıp başımı sallamamla bana yaklaşıp parmak uçlarında yükselip omuzlarıma tutundu ve dudaklarını yanağıma bastırdı.

Geri çekilip yüzüme bakmaya başladığında gözlerini kırpıştırıp bir adım daha geriye gitti.

"Yemeğimiz yandı? Ne yapacağız?"

Beni öptükten sonra birden yemeğe geçmesi tuhaf olsada tatlı gelmişti bana. Gülümseyip elini tuttum ve onu mutfaktan çıkarttım.

E. T. - Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin