BÖLÜM 14

147 53 92
                                    


Keyifli okumalar

Bu bir ay içerisinde sayamayacağım kadar çok kez göreve çıkmıştık. Arada sırada İdil ve ekibi de bize katılmıştı.

Bu olayın içinde benle İdil her ne kadar laf yarışına girip Yavuz'da bana destek çıktığından Yaren'in araya girmesinden sonra olayı Demir aracılığıyla bir çok kez kapansa da kazasız belasız halletmiştik.

Şimdi ise kızlarla ev arıyorduk. Kumsal gururlu bir şekilde "Biz kızlarla ayrı bir evde tek kalalım." Dese de Yavuz "Saçmalama. O Yüce Honos bozuntulu Hades'in ekmeğine yağ mı süreceğiz?" Dedikten sonra Demir'de "Ayrı ayrı evlerde kalıpta masrafımızu çoğaltmayalım." Demesiyle o bir anlık fikir hemen kayıp olmuştu.

Bu bir ay içinde hepsini çok iyi tanıyorum diyemem ama artık 'tanıyorum' aşamasına geçtiğimi düşünüyordum.

Hepsi birbirlerinden o kadar farklı ki... Doğrusu biz Defne, Kumsal ve Nisa üçlüsü olarakta gerçekten çok farklıydık.

Kumsal hep kalbiyle hareket ederken Defne sürekli mantığını öne sürerek ilerlerdi. Bense yeri geldiğinde kalbimi öne atarken, yeri geldiğinde de mantığımı ileri sürüyordum.

Tuna'nın öfke sorunlarının olduğuna yemin edebilirim. Herşeye anında kabarıyordu. Ama onun merhametliğini görünce şaşırmıştım.

Çünkü Adnan Kaya asla böyle bir şeye müsade etmezdi. Bunu hepimiz ayrıntılı bir şekilde biliriz.

Tuna'nın bunu koruması bana yasaklanmış olan duyguyu çağırıştırmıştı; Merhameti.

Ege. Aralarında en çok konuştuğum kişi o olmuştu. Bir şeyi çok düşünerek yapıyordu. Dövüş taktikleri, olay çözümü beni gerçekten imrendiriyordu.

Ona sormaya çekindiğim soruyu sormuştum dün. "Neden Adnan senin hakkında öyle konuştu?" Bizi bir odada hepimiz hakkında bir şeyler söylerken Ege için işe yaramaz diye bahsetmişti.

Ege bu sorumla derin bir düşünceye daldı. Daha sonra beni kırmadan uyuyacağını bildirerek sorudan kaçmıştı. Ben de buna göz yummuştum.

Yavuz... Benim yerinde durmaz ve her bir şeyde arkamda duran kardeşim. Sürekli, bütün olayları alaya alarak daha çekilir hale getirmenin yolunu bulmuştu.
Ama olay gerçekten ciddiyse o on kat daha ciddi bir hâl alıyordu.

Ege bize demişti ki "Şu halimize bakın. Birisine yaşadıklarımızı anlatsak kitap adını sorarak bize karınlarını tuta tuta gülüp inanmazlar. Ama biz burada gülüp eğleniyoruz." Bunu yine bir deniz kenarına gidip ateş yaktığımızda yine Yavuz'un söylediklerine gülerken söylemişti.

Yavuz'da "Eğer biz gülmeseydik Bakırköy Deliler Hastanesinde üç harflilerle konuşuyor olabilirdik. O yüzden sal be dostum." Diye karşılıklı vermişti.

Onun hayat felsefesi buydu işte. Acılarını gülerek hafiflet. Ben ondan acılarımla dalga geçmeyi öğrendim.

Demir... Demir Kaya. En çözülmezi. Onunla ortak noktamızı yakalamıştım.

İkimiz de o an en iyi şey neyse hemen onları yapmamız için fikirler yönetiyor diğerlerinin yeteneklerini öne sürerek onlardan yardım alıyorduk.

Onun dışında Demir'i tanıdığım söylenemezdi.

O gün ona sarıldığımda belki bir şeylerin yıkıldığını düşünmüştüm. Ama öyle olmamıştı. Yanımda durmasada onun bana destek verdiğini her türlü hissetmemi de görmezden gelmemem gerek tabii.

GEÇMİŞİN GERÇEKLERİ Where stories live. Discover now