Bölüm 22

63 16 84
                                    

Ne yazsam bilemedim ya.

Neyse hemen başlayalım.

Keyifli Okumalarrr...

Olayların üstüne tam olarak bir hafta geçmişti. Bu demek oluyor ki Defne ve Tuna'ya asla ulaşamamıştık.

Her ihtimali yine düşünerek Adnan'ın safına geçmiş oldukları durumunu ortaya koyuyor ve ona göre ihtimaller sıralıyorduk.

Adnan onları bizden koruyarak Kumsal'ın bütün teknoloji ters köşelerini tahmin edip bir şekilde sıyrılma durumunu da düşünüyorduk.

Bu olanlar doğruysa Defne ile illa bir gün karşı karşıya geleceğimize emindim. O zaman ki tepkim ne olur hiç bir fikrim yoktu.

Her şeyi, bütün yaşanmışlıklara son verip onu diğerleri gibi soğuk kanlı bir şekilde öldürür müydüm? Ya da onun değerini unutamayıp karşısına geçip bağıra bağıra hesap sorar mıydım?

Bir insan ihanete uğradığında eğer bağırarak hesap soruyorsa bu senden nefret ediyorum sinyali değil, bana haklı olduğun bir şey söyle de sana inanyım davranışıdır. Hâlâ bir şekilde onu haklı çıkartarak ihanetliğini kapatır. Ama sessiz bir şekilde tepki vermek zaten umrumda değildin manası verir ve hiç uğraşmadan silinebilirdi.

İnsanların davranışları a gösterip z vurur.

"Nisa..." Dalgın olduğum için deftere nasıl şekiller çizdiğimin yeni farkına varırken Kumsal'ın sesiyle irkilmiştim. Gözlerim ona dönünce devam etti. "Ben ve Ege dışarı çıkacağız. Demir ile Yavuz zaten evde değil. İstersen sen de bizimle gel, evde yalnız kalma."

Demir ve Yavuz sabah erkenden beraber çıkmışlardı. Onlara nereye gittiklerini sormaya haddim yoktu ama Yavuz Bey'in dediğine göre pavyona gideceklermiş. Ha ve ha

Evde tek kalmak istemiyordum fakat onlarda beraber vakit geçirmelerini istediğim için buna göz yumup Kumsal'ı kibarca reddettim.

"Gel işte ya. Ne nazlanıyorsun?" Kumsal'ın ısrar etmesine şaşırdım. Bu bir haftadır ilk defa bu kadar yakın bir şekilde konuşmuş bana ısrar etmişti. Bu artık garip geliyordu. Vay halimize be Nisa.

"Oy sen bensiz bensiz çıkmak istemiyor musun, kıyamam." Dedim alayla. "Sizsiz evde kafa dinlerim."

Kumsal ağzını aralayıp yine ısrar edecekti ki aşağıdan Ege'nin sesini duyunca odadan ayrıldı. Çok geçmeden de evde dış kapı sesini duyunca da evde gerçekten büyük bir sessizlik hakimdi.

Bu sessizliğe alışkın olmadığımı fark ettim. Nasıl alışık olmadığımı ben bile sorguladım.

İşkence içinde, tek başıma iğrenç kokan ve bir hayvanı bile konulmayacak derecede pis olan küçük oda da bir tek ben vardım. Orada da sessizlik hakimdi.

O an gözlerimin önüne geldiğinde ürpermiştim.

Şu an aşağıdan Yavuz'un bir mezdeke açıp 'şik şak şok' diye bağırmasının sesinin falan gelmesinin yanı sıra Süleyman'ın da hoparlörün ona yedirirken yardım bağırışların ve Ege'nin onlara nasihat vermesi gereken sesler olması gerekiyordu.

Bunları düşünürken Tuna yerine Süleyman'ın olması rahatsızca kaşlarımı çattım.

Süleyman'ın bizden önceden de onlarla olduğunu biliyordum ama Tuna'nın gidişinden sonra gelmesi absürt kaçmıştı.

GEÇMİŞİN GERÇEKLERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin