Bölüm 4 - İlk Adım

29 6 1
                                    

Emir'in kalbinin durmasının üstünden bir hafta geçmişti. Hala uyanmamıştı. O gün Yalçın'ın anlattığına göre; doktorlar Emir'in kalbinin normale dönmesi için çok uğraşmışlar. Kalbi tekrar atmaya başladığındaysa, bir süre komada kalacağını belirtmişler. Bunu ilk duyduğumda sakin kalmakta zorlanmıştım. O günden sonra bir hafta boyunca durumunda hiçbir değişiklik olmadı.

Hamakta uzanırken geçtiğimiz günleri düşünmeden edemedim. Emir'i bir kez bile ziyaret edememiştim. Kaç senedir çıkmıyordum dışarıya? Sanırım evlat edinildiğimden beri... o günden öncesi de zaten hafızamda yoktu. Sanırım bu yaklaşık yirmi bir sene demek oluyordu. Yapmak istediğim çok fazla şey vardı. Uçağa binmek istiyordum ama yüksekten korkar mıydım? Denizi sadece telefonun ekranda görmek değil hissetmek istiyordum. Bir çiçek gibi hiçbir yere gidemiyordum. Peki bu duvarları aşarsam sonum koparılıp yerinden ayrılan bir çiçek gibi mi olurdu? Belki de çiçek değildim. Kafese kapatılmış bir kuştum ve o kapıdan çıktığımda özgür olacaktım. Belki de bu kapıdan çıkmak demek geçmişimle yüzleşmek demekti. Tüm bilinmezlikler bir gün ortaya çıkacak, tüm sorular cevap bulacaktı. Gereken tek şey zamandı ama bu zaman ne kadardı? Gerçekleşmeyi bekleyen hayallerim vardı ama hepsi şuan dokunulmazlıktan ibaretti, gökkuşağı misali... Her hayal yeni bir umuttu ama geçen zaman umudun en büyük düşmanıydı.

Beni düşüncelerimden uzaklaştıran şey telefonun sesi oldu. Yalçın görüntülü arıyordu. O gün depoda beni öyle bulunca çok korkmuş, kendini suçlamıştı. Hiçbir suçu olmamasına rağmen... hatta yüzüme bakmadığı için tartışmıştık.

Telefon biraz çaldıktan sonra açtım. Yattığım yerden doğruldum. İkimizde bir süre bir şey demeden gözlerimizi kısıp birbirimize baktık. Hayırdır der gibi kafamı salladım. O da suratını astı.

"Açelya" dedi ve burnunu çekti.

" ne var?" dedim çok umursamayarak.

"sakın vereceğim haber karşısında bayılma, biliyorum olmasa hepimiz daha mutlu olurduk ama maalesef oldu. Çok üzgünüm" dedi. Tek kaşımı kaldırdım. Kafasını eğip derin bir iç çekti.

"direk göstersem daha iyi. Çok üzme kendini ama tamam mı?" dedi hala başını kaldırmamıştı. Tam konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki birinin,

"kız öğrenemeden kalpten gidecek" demesiyle dudaklarım daha çok aralandı. Bu sefer konuşmak için değildi, şaşkınlıktandı.

" Emir?" dedim. Sesim titremişti.

" Tüm sırrı bozdun" dedi Yalçın kamerayı Emir'e çevirirken. Uyanmıştı. Sonunda gözlerini açmış hatta konuşmuştu.

"Rüya değil, değil mi? Gözlerin gerçekten açıldı. Gerçekten uyanıksın. Değil mi?" dedim. Aslında bunu bir nevi gerçekten sormuştum çünkü bu aralar çok fazla rüya görüyordum ve hepsi gerçek gibiydi.

"Yok hepsi aslında bir rüya ve biz birazdan tek boynuzlu ata dönüşebiliriz" diye atladı Yalçın. Geri zekalı. Tüm duygusallığı bozdu uyuz. Gözlerimi devirdim.

"of Yalçın bi sus, eğer gereksiz bir sebep için aramış olsaydın seninle külahları değişirdim" dedim.

" dondurma mı aldın yoksa bana" dedi sırıtarak. Ofladım şuan konumuz bu değildi. Tekrar Emir'e odaklandım.

"nasıl hissediyorsun?"

"seni gördüm ya daha iyi hissediyorum, sen nasılsın?" dedi. Gülümsedim.

"o da iyi, ben varken kötü olmasının ihtimali ne?" dedi Yalçın tekrardan maydanoz olarak.

" yüzde yüz, sus artık maydanoz" dedim gözlerimi kısarak.

GEÇMİŞE GÖMÜLÜWhere stories live. Discover now