Bölüm 15-Ateşi Sönen Yalan

5 2 0
                                    

Yazardan...

Belki de hayat korkularımızı kullanmayı seviyordu... ama biz bunu bilmiyorduk. Belki de yaşananlar bize asıl korkularımızın ne olduğunu gösteriyordu... ne de olsa karanlıktan korktuğunu bilmek için karanlıkta kalman gerekmez mi? Çoğu insan sevdiğinin kıymetini kaybedince anlar ve öncesinde hiç kaybetmeyeceğini sanarak yaşamaz mı? Bu kaybedişler sadece ölümden ibaret değildir ama insan bunun farkında mıdır ki..?

Evet... Açelya çok sevdiği kardeşini kaybetmişti, hem de onun mutluluk göz yaşları döktüğüne bir kez bile şahit olamadan...

Annesini kaybetti... kırmızı rengini çok yakıştırdığı annesini, o gün kanlar içinde gördüğünde ilk kez yakışmadığını düşünmüştü...

Daha küçük bir çocuktu Açelya... aslında annesi ismini Neşe koymuştu ama hayat, uzun bir süre bu ismi de kullandırmamıştı ona...

Kardeşi ve annesinden çok az güzel anısı kalmıştı zihninde ama kaçarken yaptığı kazayla geriye kalan anıları da alınmıştı elinden... dayanamamıştı, annesinin kanının izi olan, kız kardeşinin göz yaşlarını saklayan o evden kaçmıştı... babasından kaçmıştı...

Açelya, özgür olmak umuduyla kafesten kaçan bir kuştu ama açılan kapı, başka bir kafesin yoluydu... ve bu kafes onun anılarını çalan, hafızasını kaybetmesine neden olan, o adama aitti.

O adamın, Ali Erdem'in, bir sırrı vardı. Bu sır yüzünden hem kendi öz kızını hem de evlatlık aldığı Açelya'yı hapsetmişti. Peki bu sır neydi? Ne zaman ortaya çıkacaktı?

Açelya'nın dışarı çıkamamasının dışında o adamın kızı ona ilaç vermişti. Açelya, görmek istemediği bir sürü şey gördü... en sonunda neredeyse ölecekti... Şirin'e kızgındı ve biraz da kırgın... ama aldığı ilaçların iyi bir yanı vardı. Unuttuğu geçmişini karşısına çıkardı. Gördükleri kötü de olsa Açelya, unuttuğu bir geçmişi olduğunu hatırladı. Neşe'yi tanıdı...

Geçmişi Açelya'ya fobiler kazandırmıştı. Karanlıktan korkuyordu ama yıldızlara aşıktı... sevdiklerini kaybetmekten korkuyordu ama sevmeye devam ediyordu...

Ve şimdi Yalçın'ın tepkisinden korkuyordu. Babası Orhan, bir polis öldürmüştü... o polis sevdiği adamın babasıydı.

"babanın ö-ölümü kaza olmayabilir. Babanı... babam öldürmüş olabilir" dedi. Söyledikleri sadece hatırladıklarından ibaretti. Öldürdüğünü görmemişti ama anıları ona bunu göstermişti.

"ne?" dedi Yalçın kısık sesiyle. Aslında Orhan'ın o telefon konuşmasını biliyordu, Açelya bir kez daha söylemişti.

"ç-çok üzgünüm Yalçın..." Açelya daha birkaç dakika önce Hüma'ya üzülmüştü, babasının katilinin oğluyla evlendi diye... ve şimdi katilin kızı durumuna düşmüştü. Yalçın ayrılacak mıydı? Açelya'ya babası yüzünden bağıracak mıydı? Korkuyordu Açelya... belki de babası yüzünden sevdiği birini kaybedecekti. Yalçın bunu yapar mıydı?

Yalçın dolmuş gözleriyle önüne döndü. Hiçbir şey söylemedi. Annesinin hiç değer vermediği birisiydi... küçükken sadece babası göstermişti ona şefkati gerçek sevgiyi... şimdi de canından çok sevdiği babasının katilini öğrenmişti. Üstelik karşısındaki o katilin kızıydı...

Sessizliğini sürdürmeye devam etti. Babasının ölüm sebebini kendi şımarıklığı sanıyordu hep... ama o olmasa bile babası öldürülecekti zaten. Kaza değildi, cinayetti ve katil cezasını çekmemişti.

" Yalçın bir şey söyle... lütfen konuş benimle. Özür dil-"

"sen neden özür diliyorsun Açelya!?" dedi ona dönüp, biraz çıkışarak. Açelya bir an irkildi ve dolu gözleriyle başını eğdi. "Açelya... be- benim gitmem gerek."

GEÇMİŞE GÖMÜLÜWhere stories live. Discover now