🍀2🍀

6.9K 510 90
                                    


"O kadar üzgünüm ki, içim soğuyor senden engel olamıyorum. Korkarım ki artık gelsende farketmez..."
🍂


(Bol yorum ve oylar hazır mı)


🍀

Üzerine binen yılların yorgunluğu genç adamın adımlarına dahi sirayet etse de evinin birkaç adım basamağını geçerek kapı ziline dokundu. Yüreğine ağır gelen hisleri, aklını zehirleyen düşünceleri vardı.

Yorulmuştu son altı ay içinde.

Sanki yavaş yavaş ruhu çekiliyor gibiydi ve kendi öylece eriyip giderken elinden bir şey gelmiyordu sanki.

Açılan kapıyla birlikte kadının yüzüne bakmadan içeriye girdi. "Uyuyor mu?"

"Hayır Murat bey. Küçük hanım salonda.

İlk başta hızla odasına çıkarak takımının ceketini çıkardı ve elini yüzünü yıkamak için banyoya girdi. Dışarıdan geldiği elleriyle ufaklığa dokunmak istemiyordu. Havluya kuruladığı yüzünün ardından üzerini değiştirmeden odasından çıktı ve merdivenleri inerek salona girdi.

Oradaydı miniği. Oyuncakların arasında kendi kendine oyun oynuyordu. Yanında ise dadısı vardı.

Genç dadı adamın gelmesiyle görevinin bittiğini anladı ve son kez bebeği kontrol ederek adama bakmadan odadan çıktı.

Çıkan dadıya bakmayan adam ise yüzünü çoktan esiri altına almış tebessümüyle; "Miniğim?" diye seslendi.

Minik bebek artık tanıdığı babasının sesiyle kafasını oynadığı oyuncaktan kaldırdı ve babasını gördüğü gibi coşkuyla ellerini çırpmaya başladı.

"Ba-ba,"

Kendisini gördüğü anda sevinçle kahkaha atan bebeği kalbindeki sevgiyle izledi genç adam birkaç saniye. Nasıl olabilirdi bu? Bu minik kız nasıl kendi çocuğu olmamasına rağmen bu kadar canının içi olabilirdi?

Aralarındaki mesafeyi kapatarak yerdeki bebeği kucağına çekti. Aniden yükselmek ufaklığın hoşuna gitmiş olacak ki kahkahaları tüm salonu doldurdu. Genç adam ise bebeğin kokusunu içine çekmekle meşguldü.

"Babasının meleği babayı özlemiş mi, hm? Ufaklık babayı çok mu seviyormuş? "

Öperek kurduğu cümlelerle minik bebek ellerini çıkmaya başlamış sakallarının üzerine koymuş, yanağını ısırmaya çalışıyordu. Onun bu tatlı halleriyle dayanamayan genç adam koltuğa oturarak bebeği göğsüne hapsetti.

Anlamsız birkaç kelimesinden sadece 'baba' kelimesini seçebiliyordu genç adam. Olsundu, tek baba lafı bile dünyalara bedeldi onun için.

Gömleğinin düğmesini dünyanın en garip şeyiymiş gibi izleyen bebeği gülen gözlerle seyredaldı bir süre. İyiki hayatına girmişti kızı. İyiki onunla o gün karşılaşmışlardı.

Eğilerek tombul yanağına içi gider gibi kokulu bir öpücük bıraktı. Kokusu cennet, gülüşü ömürdü sanki.

"Baban bugün ruhundaki kelepçelerden kurtuldu kızım."

Kısık sesiyle birlikte yosun gözlerinin ona dönmesiyle dudaklarında buruk bir tebessüm oluştu. "Bugünden sonra sadece sen varsın benim için Sidelya. Ömrümü sana adayacağım Meleğim."

Anlamsız birkaç kelimeyle sanki babasının ona ihtiyacı olduğunu anlamış gibi eğilerek yüzünü göğsüne koydu adamın. Gözleri da ufaktan gidiyordu. Bugün yaramazlığı nedeniyle ikinci uykusunu uyuyamamış minik bedeni uykuya yenik düşmek üzereydi.

Sidelya Melek (Aile Serisi-2)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang