🍀11🍀

5.4K 602 363
                                    

"Ama inan bana, insanların çoğunun ruhu, bedeninden önce ölür..."
🍂

(Yoncalarınız hazır mı? Sınır 400 oy ve 200 yorum. Uzun bir bölüm, keyifli okumalar.)

🍀

"Sevda hanım, yarın müsait olmadığımı iletirsiniz beyefendilere."

Cezveye döktüğü sütün altını açtığı sıra tezgahın üzerindeki mama kutusunu aldı eline. Bu arada da asistanı verdiği cevap üzerine endişeyle konuşmaya başlamıştı.

"Fakat Murat bey, misafirlerimizin yarın Türkiye'de ki son günleri. Eğer ihaleye katılamazsak şirket açısından çok önemli ve kârlı bir anlaşma feshedilmiş olacak."

İşaret parmağını sütün içine hafifçe daldırdı sıcaklığını ölçmek amacıyla. Evet, ısısı gayet yeterliydi. Biberona kattığı bir ölçek toz mamanın üzerine altını kapattığı cezvedeki sütü boşaltmaya başladı.

"Yarın Sidelya Melek'in aşısı ve rutin kontrolleri var, hastaneye gitmemiz gerekiyor. Karşı taraf bir gün daha duramıyorlarsa imzalar atılmaz, olur biter Sevda hanım. Önceliklerimi biliyor olmanız gerek."

"Peki Murat bey. Siz nasıl uygun görürseniz."

"Başka bir şey var mı?" derken sesi karşıdaki insanı diken üstünde tutacak kadar ifadesizdi. Biberonun ağzını kapattı ve parmağını tutarak çalkalamaya başladı. Tam bu sırada bacaklarına dolanan bir el dikkatini tamamiyle dağıtmıştı.

Kulağındaki telefonun ardından konuşan bedeni umursamayarak; "Sen ne zaman uyandın babacığım?" dedi diz kapaklarına kadar anca gelen ayaktaki bebeğine.

Ayaktaki bebeğine?!

Elindeki cam biberon gürültüyle tezgaha düşerken eliyle tezgah arasındaki boşluğun fazla olmaması nedeniyle kırılmamıştı ancak kulakları tırmalayacak şekilde ses çıkartmışt.

"Sidelya'm?!"

Telefonu rastgele bir yere bırakarak titreyen elleriyle bebeğine uzandı. Onun minik kızı salondan buraya kadar yürüyerek mi gelmişti yani? "Babam, sen yürüdün mü buraya kadar?"

Bebeğinin normalde de emekliyor oluşunu bile unutmuştu o an. Yürütmeyi ne kadar çok denetse de bir türlü dengesini kuramamıştı ancak şuan ona yaslanarak ayakta duruyorsa demek ki yürüyebiliyordu.

Uykudan uyanmış yeşil gözlerin sahibi ise babasının bu heyecanlı tavrını anlayamayacak kadar küçüktü.

Murat, Sidelya'nın parmaklarını kendinden ayırarak birkaç adım geriye gitti yürüyebildiğini görmek için fakat bedeninden ayırdığı minik beden birkaç saniyenin ardından anında yere düşmüştü.

Yürümemiş miydi yani?

Düşen omuzlarına aldırmadan dizlerinin üzerinde ilerleyerek kızının ellerini tuttu. "Hadi ömrüm, birkaç adım atsan bile yeter babana. Beraber deneyelim mi, hm?"

Kimine göre on aylık bebek konuşulanları anlamazdı lakin Murat ve Sidelya arasında böyle bir şey söz konusu dahilinde değildi. Çünkü Murat'a göre Sidelya onu konuşmadığı anlarda bile anlardı. O, babasının konuşamadığı lisanı, dökemediği sözcükleriydi.

Daha başka kim ne diyebilirdi ki?

Bebeğinin dengesini nihayet kurduktan sonra otuz yaşındaki bir adama tezat düşecek şekilde çocukça heyecanlandı ve gülümseyerek dizlerinin üzerinde tekrar geriye doğru uzaklaştı.

Sidelya Melek (Aile Serisi-2)Where stories live. Discover now