🍀5🍀

5.9K 467 81
                                    


"Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir?
🍂

🍀

Yaptığım tatlıyı ömrü hayatında bırakın tatlı yemeyi, tatlı görmemiş biri gibi yiyen Tuğkan'ı kaşlarım çatık bir halde izliyordum. Tabağına koyduğum iki dilimi görünce, tabiri caizse hayatının şokunu yaşamış ve beni böyle kandıramazsın diyerek tepsiyi önüne almıştı.

"Valide duymasın ama bazı yaptıkların parmakları yedirtecek cinsten Sid."

Ağzındakini yutmadan bir lokma daha tıkıştırınca dayanamadım ve masanın altından bir tane tekme çaktım ayağına.

"Ah!"

"Sana burada önemli bir şey anlatıyorum Tuğkan! Aşk olsun ama ya!"

Tripli ve üzgün çıkmasını engelleyemediğim sesimle birlikte hemen peçeteye ağzını sildi ve ellerini yanağıma getirerek okşadı.

"Tamam tamam, bıraktım bak. Üzülme sen."

Tepsiyi şöyle bir kenara çektikten sonra dinleme pozisyonunu aldı, ardından da az evvel anlattığım fakat tatlı yediği için tepki veremediği olaya döndü.

"Muhtemelen Alparslan hoca bizim derse de girecek. Ayrıca arabasına çarptığın kişiyle aynı olması beni de şaşırttı, kabul."

Düşünceli gözlerle kafamı salladım. Ben kimya mühendisliği, Tuğkan ise eczacılık okuyordu ve ikimizde dönem sonu mezun olacaktık. Babalarımızın da desteğiyle inşallah bir ilaç şirketi açmayı planlıyorduk.

"Sen onu bunu bırak da şu dallama karşına çıktı mı bugün?"

Dallama diye bahsettiği kişi Selim'di fakat bugün karşılaşmamıştık. Gözlerimi devirerek meraklı bakışları altında cevap verdim sorusuna. "Hayır, hep fakülte içindeydim bugün."

Okuduğumuz üniversite ülkenin en iyi kurumlarından biri olmakla beraber, tüm fakülteleri de aynı yerleşkedeydi. O yüzden hukuk fakültesiyle dip dibe olmamız bizi Selim'le çok sık karşılaştıracaktı.

Bunu dert etmiyordum neyseki. Ben aramızdaki ilişkiyi saygı çerçevesi içerisinde bitirmeye özen göstermiştim ve öyle de yapmıştım. Böyle çabuk ayrılmam sevmediğimi göstermezdi, zira koca bir yılımı o ve onunla olan anılar kaplıyordu. Fakat kötü olan, bazı şeylerin sadece sevgi ile halledilemeyeceğiydi.

Bir insanı delicesine sevmek neydi veya nasıl olurdu bilmiyordum ve açıkçası bunu Selim'de tattığımı düşünmüyordum. Aşk daha başka bir şeydi galiba. Sare annemle Gökhan amcamınki gibi ya da ne bileyim başka bir şey işte. Zorlamanın, ısrarın olmadığı bir ilişki.

Biyolojik olarak ailem kimdi veya yaşıyorlar mıydı bir fikrim yoktu. Evli, mutlu bir ilişkileri olan bir ailede büyümemiştim fakat benim gerçek ailem babamdı. Bir otopark köşesine bırakılmış o kız çocuğunu evlatlık alan ve hayatının merkezi yapan o adamdı. İhanetle süslenmiş bir evlilikten sonra kalbine benden başkasını almadığını çoğu kez duymuştum bu yaşıma kadar. Dolayısıyla da şahit olduğum aşk sınırlıydı.

Derin düşüncelerimin neden olduğu suskunluk Tuğkan'ın gözlerine denk gelene kadar sürdü. Gözbebeklerinde beliren bir abi şevkatiyle beni izliyordu. Dudaklarımda buruk bir tebessüm peyda oldu.

Eğildi ve turuncu saçlarımın üzerini koklaya koklaya öptü. "Oh! Bebek gibi de kokarmış benim bal kavanozum."

Canımdı o benim, can yarımdı.

Biz böyle konuşurken dış kapı bir anahtar sesiyle açıldı, ardından da babamın sesi duyuldu evde.

"Sidelya'm?"

Sidelya Melek (Aile Serisi-2)Where stories live. Discover now