1.8

13.3K 589 95
                                    

Yorum sayısı çok az. Lütfen artık yorum da yapın. Bence en az bir 50 yorumu hakettiğimizi düşünüyorum.

Ve şu açıklamayı yapmam gerekiyor. Küçük kardeşimin rahatsızlığı dolayısıyla buralara pek uğramayacağım canlar. Uzun değil birkaç güne geri dönerim ama kısacık bir süre hiçbir kitaba bölüm atamayacağım. Beni anlayacağınızı düşünüyorumm💗

Ig; themeeryy_

***
Serhat'ın gittiği görevde İlkay'ın yer almadığını öğrenince kendimi şanslı hissetmiştim.

O kadınla görülmesi gereken bir hesabım vardı. Benim sevgilimin telefonunu kurcalaması yetmezmiş gibi bir de bana ait olan mesajları silmişti.

Sınırı aştığını fark ettiğini sanmıyordum. Ona bunu ben gösterecektim.

Liya bilmiyordu. İlkay'ı da tanımıyordu. Tanımasına gerek yoktu zaten. Onu hayatımızdan uzak tutacaktım. Liya'ya bunu anlattığım zaman sinirlerine hakim olamayacağının farkındaydım.

Okuldan çıkmış ana caddeye doğru yürürken Serhat'ın telefonundan gizlice aldığım numarayı aradım. İlkay'ın numarasını Serhat aldığımı duyarsa kızabilirdi ama umrumda değildi açıkçası. Çünkü o kadının yaptığı şey küçük, yenilir yutulur bir şey değildi ki.

Sevgilimin telefonundan bana ait olan mesajları silmek nasıl bir saçmalıktı tam olarak?

İkinci çalışta açtı telefonu. "Alo?" dedi sorgularcasına.

"Ben Gamze," dedim soğuk bir sesle. Başta cevap vermedi ama sonrasında alayla, "Niye aradın beni Gamze? Özledin mi?" diye sorması sinirlerimi daha fazla bozmuştu.

"Çok," dedim uzatarak. Sonrasında ciddileşip, "Atacağım konuma gelir misin? Seninle konuşmak istiyorum," dediğimde anında kabul etmesini beklemiyordum.

"Tamam," diyerek yüzüme kapattı telefonu. Gıcık kadın.

Onunla elbette sakince konuşacaktım. Tabii damarıma basmadığı sürece. Saçma sapan kıskançlıklar yapıp kontrolü kaybedecek değildim ama İlkay gerçekten zorlayan bir kadındı. Onun Serhat'ı seviyor oluşunu kabullenmiştim ama o hâlâ bazı şeyleri kabullenmiyordu ki.

İlkay'a konumunu attığım mekana geçtiğimde montumu çıkarıp garsondan bir bardak su istedim. Ekranı açıp saate baktım. Açık ekranda ki Serhat'la ikimize ait fotoğrafı görünce sırıtmamak için zor durdum. Hayalet ekran olduğundan telefonum genelde görmüyordu kimse. Görseler bile umrumda olmazdı.

İlkay'ı beklerken oldukça sıkılmıştım. Oturduğu yerin yakınında bir mekan seçmiştim oysa bilerek. En sonunda geçip karşıma oturunca sırıtan yüzüne dümdüz bakmakla yetindim.

"Merhaba." İtiraf etmeliyim ki güzel kadındı. Esmer yüzü, uzun boyu ve etrafa yaydığı aura çok fazlaydı. Neyse ki her güzelin sevdiği kişi tarafından sevilmediğini biliyordum.

Serhat'ı onu sevmediği için suçlayamazdı kimse. Çünkü bilmiyorlardı ki. Benim onu nasıl sevdiğimi, onun beni nasıl sevdiğini, kimse bilmiyordu. Görmek istemiyorlardı.

İlkay'ın yaptığı da tam olarak buydu. Görüyordu ama görmezden gelmeyi tercih ediyordu.

Garsondan kendisi için sade kahve istediğinde kollarımı masaya yaslayıp, "Ne istiyorsun?" diye sordum gözlerimi kısarak.

Bir an anlamamış gibi kaşlarını çattı ama hemen ardından ifadesi düzeldi. Gülerek, "Hiçbir şey," diye yanıtladı sorumu.

Lafı eveleyip gevelemenin anlamı yoktu. Konuyu saptırmaya da gerek yoktu. İlkay'a dikkatle bakarken, "Serhat'ın beni sevdiğini biliyorken neden hâlâ saçma sapan çocukça hareketler yapıyorsun ki?" dedim.

Yüzünde ki gülücük ifadesi yavaşça silindi. Garson kahvesini bırakıp gittiğinde o birkaç dakika boyunca kahveye dokunmadı. Sorum mu onu şaşırtmıştı? Ne bekliyordu ki? Onu buraya hal hatır sormak için çağırmadığımı bilmeliydi.

Başını yavaşça sallayıp, "Demek çocukça hareketler yapıyorum öyle mi?" derken alaylı değildi. Daha çok düşünceli gibiydi.

"Bana çocuk derken asıl sen çocukluk yapıyorsun. Her şeyi anladım da mesajları silmek nedir ya? Bir de bana çocuk deyip duruyorsun. Kendini bir an lisede mi sandın? Attığım mesajları görmeyeceğini, bilmeyeceğini ayrılacağımızı mı düşündün yoksa? Çok yazık. Bazen gerçekten sana elimde olmadan üzülüyorum." Sözlerimi tek tek söyleyip arkama yaslandım.

Onu buraya çağırırken böyle konuşmamı beklemiyordu galiba. Şiddete başvuracağımı düşündüğünden adım kadar emindim. İlkay'ın bilmediği şey şiddet seven biri olmadığımdı. Damarıma bastığı zaman bile şiddete başvurmazdım.

Gerginleşmiş yüzüne bakarken, "Biliyor musun?" dedim öne eğilip dikkatimi iyice ona verirken.

"Neyi?" derken sesi de suratı gibi bozulmuştu.

Yüzüme bakmıyordu. Önemli değildi. Ben söylediğimi söyleyip gidecektim zaten. "Sen sadece Serhat'ın beni seviyor oluşunu kabullenemiyorsun ama İlkay, ben hep vardım. Hâlâ da varım. Ve hep var olacağım. Güzel bir kadınsın. Güçlüsün. Başarılısın. Ama bunlar her şeye sahip olacağın anlamına gelmez. Duyguların konusunda benden daha toysun. Serhat'ı seviyor olabilirsin, bu konuda asla saygı duymam sana çünkü sevdiğim adamı, sevgilimi sevmen hoş değil. Ama mesajlarımı silerek veya başka bir şey yaparak kendini sevdiremezsin."

Sözlerim üzerine sanki yüzüne tokat atmışım gibi irkildi. Bu onunla ilk ve son konuşmamdı. Bir daha bu şekilde konuşmayacağımdan emin olabilirdi.

Çantamı alıp masaya hesabın parasını bıraktıktan sonra mekandan çıktım. Kendimi hem rahatlamış hemde müthiş hissediyordum. Sessize aldığım için açmadığım Liya'yı aradım kaldırım da yürürken.

"Neredesin?" dedi sinirle Liya. Okuldan çıkınca ona haber vermiyor oluşuma bu denli öfkeli olduğunu tahmin edebiliyordum.

"Eve gidiyorum."

"Hayır bize gel. Yemek yaptım." Yüzümde ki sırıtış arttığında başımı salladım o görmese de. Telefonu kapattıktan sonra kulaklığımı takıp Şebnem Ferah'ın şarkılarının olduğu listeyi oynattım. Sözleri kulağıma işlenen şarkı, kalbime de işliyordu ve dinlediğim her şarkı bana sadece onu hatırlatıyordu.

"Anladım sevmek gibisi yok."

***
Ay benim kızların kavga etmemeleri şaka miii (kavgaya her türlü karşıyım.)

Polis asker sevdamdan asla kurtulamıyorum dostlar. Polis Akademisinde olan abimin arkadaşına istek attım. Ayy takipleştik imdatlar olsunnn^^ (abim görünce gelen pişmanlık hissi)

KIZIL | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin