9

103 26 49
                                    

" Komutanım?"

Gözlerimi açarak bir saatten beri bana seslenen askerime bakmak üzere gözümü çadırın girişinden kafasını sokmuş bir şekilde bizi izleyen Taehyung'a dikmiş, sırıtarak baktığı şeye bakmak için ise tekrardan bakışlarımı ondan çekmek ve kucağıma indirmek zorunda kalmıştım. Aptal askerimin sırıttığı şey garip bir şekilde kalbimin teklemesine sebebiyet vermişti o an...yanımda uyuyan genç bir elini üstüme atmış ve tişörtümü küçük parmaklarıyla sıkıca sararak uyuyakalmıştı.

" Komu-"

" Dışarı çık."

" Ama-"

" Dışarı çık dedim."

Taehyung oflya oflya dışarı çıktığında elim tişörtüme yapışmış olan ele gitmiş ve onu kendimden koparmak adına tuttuğum bileği usulca kendimden uzaklaştırmaya çalışmıştım. Fakat nafileydi. Jimin artık daha sıkı tutuyordu beni.

" Komutanım."

Yüksek bir sesle bağırarak çadıra dalan Namjoon yüzünden yanımdaki genç irkilerek uyanmış ve tuttuğum bileğini farkederek utançla kızarıp hızlıca elini kendine çekip yattığı yerde doğrularak yanımda oturur hale gelmişti.

" Ne var Namjoon?"

" Uyanmanız gerekiyor. Artık gitmeliyiz."

Namjoon benimle konuşsada oldukça sert olan bakışları Jimin'in üzerindeydi. Onu hâlâ düşmanı olarak görebilen tek kişiydi o. Vatan sevgisiyle yanıp tutuşan, öl desem vatanı için ölebilecek tek kişiydi...Bizim aksimize... biz vatan nedir bilmeyen hain piçlerdik sadece onun gözünde.

" Çadırımdan çıkarsan hazırlanıp geleceğim asker."

" Sen benimle geliyorsun."

Namjoon, Jimin'i işaret ederek son sözlerini söylemiş ve bana nedenini sorma fırsatı vermeden çadırdan çıkıp gitmişti. Jimin'de aynı şekilde bir süre etrafa bakınmış ardından yerinden usulca kalkarak bana günaydın demeyi unutmadan dışarı çıkmıştı. Bir süre ikisininkinden arkasından bakakalmış, dışarıdan yükselen sesleri duymam ile birlikte hızlıca üstümü giyinip dışarı çıkmıştım.

" Onu neden bağlıyorsun!"

" Yerine otur yoksa canını yakarım Taehyung."

" Yavaş ol istersen Namjoon. Kim kimin canını yakıyormuş görürsün sonra."

" Göstersene hyung."

Yoongi oturduğu yerden usulca kalkarak ona diklenen Namjoon'a doğru adımladığında ağzımı açarak onlara bağırmak istemiş fakat duyduğum naif sese kulak vermemden ötürü bu eylememimi gerçekleştirememiştim.

" Olması gereken bu Taehyung. Benim yüzümden kavga etmenizi istemem bu yüzden sakin ol lütfen."

Taehyung duyduğu şey ile somurtarak Yoongi'nin yanına adımlamış ve onu da sakinleştirerek daha demin oturdukları devrilmiş ağaç gövdesine ilerlemişlerdi. Namjoon ise... o yüzündeki alay dolu tebessümle alttan alttan onu izleyen kısa boylu gence bakmış ve yüzünü iğrenircesine buruşturduktan hemen sonra ona doğru uzatılan bileklere sert ve sıkı düğümler atmıştı. Onu bağladıktan sonra ise elini sözde dostane bir tavırla karşısındaki gencin omuzuna götürmüş ve sert bir şekilde patpatlayarak yaralı omuzuna aldığı darbe yüzünden acıyla irkilen genci yakasından yakalayıp ona doğru sokulmuş ve ben dahil kimsenin duyamayacağı bir ses tonuyla sıkılı dişleri arasından ona korkuyla bakan gence bir şeyler fısıldamıştı. Fısıldamış ve sıkıca tuttuğu yakayı iterek bırakarak yere serilen çocuğu umursamadan kendi çadırına doğru adımlamıştı. Jimin ise...o dolan gözlerini onu yerden kaldıran Yoongi ve Seokjin'e değdirmemeye özen göstererek dalgınlıkla yere dikmiş ve uzun bir süre sürecek olan sessizliğine gömülmüştü. Yol boyunca sürmüştü hepimizi geren o sessizliği. Normalde olsa etraftaki her şeyi dikkatli ve meraklı bir şekilde inceleyecek olan gözleri botları altında ezilen kardaydı. Kafasını bir an için bile olsun kaldırmıyor, tökezlediği her anda arkadan onu uyarmak istercesine itekleyen Namjoon sayesinde sıkıntılarını dile getirmekten çekiniyordu.

Betrayer Where stories live. Discover now