16

81 16 6
                                    

" Cidden onun başında mı bekleyeceksin Yoongi?"

" Siktir git uyu Namjoon."

" Bir kaltak ve hain arkadaşlarım ile dolu bir evde mi uyuyayım? Uzun zamandır bu kadar komik bir şey duymamıştım."

" Daha komik bir şey söylememi ister misin? Biraz daha başımı şişirmeye devam edersen sikini belimdeki körelmiş bıçakla kopararak kıçına sokar ve seni onunla sikerim. Ne oldu? Gülemiyor musun? Çünkü şaka olmayacak kadar gerçek olabilecek bir şeyden bahsettiğimi biliyorsun dostum. O yüzden siktir git uyu şimdi!"

Kapısını araladığım odadan yükselen sesler ile sakin kalmam gerektiğini bir kez daha kendime hatırlatarak içer girmiş ve benim girdiğimi gördüğü anda, bana çarpmayı es geçmeden, odadan ayrılan arkadaşımın boşluğuna dikmiştim bakışlarımı. Namjoon biraz daha sabrımı zorlayacak olursa kesinlikle elimde kalacaktı ve ben bu ihtimal gerçekleşmesin diye gerçekten üstün bir çaba gösteriyordum.

" Şu siktiğimin salağını almayın içeri! "

" Yoongi, sakin ol."

" Sakin falan olamam Jungkook! Sende olmasan iyi edersin! Biraz daha susarsan bu mal tepemize çıkmaya devam edecek. Ona güvenmi-"

" Komutan..."

Duyduğum sessiz fısıltı ile aniden sessizleşen arkadaşım gibi gözlerimi irice aralamış ve başımı hızlıca dolu dolu gözleriyle bizi izleyen gence çevirmiştim. Uyanmıştı...günler sonra uyanmış ve endişelerimi uçup götürmüştü.

Saniyeler içersinde onun yanında bulmuştum kendimi. Bacaklarımda hiç güç kalmamışcasına dizlerimin üstüne düşmüş ve yanına çöktüğüm yatağa saçılmış saçlarına atmıştım elimi. Tereddüt bile etmemiştim dostlarım. Saçlarını okşarken, gözlerimin içine bakarken hıçkırıklara boğulan gencin bana uzattığı kolları arasına sığınarak onu sarıp sarmalarken ve onun gibi göz yaşlarına boğulmuş bir halde kendimi bulurken hiç tereddüt etmemiştim. Bizi izleyen dostlarımın ne düşüneceğini, kulaklarımda uğuldayan iç sesimin çığlıklarını umursamamıştım bile. Ben bir okyanusun dibine gömülüyordum dostlarım... ne kadar çırpınırsam çırpınayım suyun üstünde parıldayan gün ışığına ulaşamıyor, ölümümü daha korkunç ve ızdırap dolu bir hale sokuyordum. Fakat günışığına bakmaya çalışırken göremediğim denizi sakinleşipte incelediğimde onu görüyordum...dudaklarıma kapanarak bana nefes olan küçüğümü. Ve bir kez daha fark ediyordumki...ölmek o kadar da kötü gözükmüyordu gözüme.

Ben seninle ölmek istiyordum Jimin...

Ben seninle yaşamak istiyordum...

Ben seninle ruhumdaki pislikten arınmak istiyordum...

Sana karşı ne hissettiğimi bilmiyordum fakat bunun sana duyduğum sempatiden öte olduğu belliydi. Ben...ben ilk defa huzurluydum. Ben ilk defa birine kendimi teslim etmek istiyordum. Ben ilk defa biri için ağlıyordum. Ben ilk defa biri tarafından kurtarılıyor, o kişinin hayatını benim için hiçe saymasını izliyordum. Ben ilk defa birini öldürmek istemiyordum. Ben ilk defa birini yaşatmak ve onun için yaşamak istiyordum...Ben seni istiyordum Jimin. Ben ilk defa birini tüm yüreğimle istiyordum. Senin uyuduğun onlarca günün sonunda nihayet kabullenebilmiştim bunu.

Ben seninle olmak istiyordum.

Ben seni sevmek istiyordum...tüm ruhumla ruhuna tutunmaktı tek dileğim.

" Ko-komutan? Rüya mı görüyorum yine?"

" Hayır Jimin. Kurtulduk. Bizi kurtardın."

" Sözümü tuttum."

Duyduğum şeyle yüzümü ıslatan yaşlara inat gülümsemiş ve anlımı hafifçe doğrulan gencin anlına yaslayarak dudaklarının usulca iki yana kıvrılışını aynı zamanda al al olan yanaklarını daha yakından izleme fırsatı bulmuştum. " Evet." Demiştim. "Sözünü tuttun."

" Arkadaşlarınız...onlar iyiler mi?"

" İyiler. Herkes iyi. Sadece sen kötüsün küçüğüm. O yüzden diğerleri için endişelenmeyi bırakarak kendine odaklan."

" Bende iyiyim. Canım eskisi kadar yanmıyor artık."

" Güzel."

" Jimin." Demişti Yoongi yanımıza yanaşarak. Jimin ilk defa ona ismiyle seslenen arkadaşıma şaşkın bakışlarını çevirerek benden sıyrıldığında Yoongi ilk önce bana ardından ona bakarak konuşmaya devam etmişti. Aramızdaki garip çekimin farkındaydı ve diğerlerinin aksine bu durumu pekte umursamıyor hatta oldukça normal karşılıyordu.

" Sana bir gemi buldum. Uzun süre kullanılmadığı için hâlâ tamir edilmeye çalışılıyor ama bir kaç haftaya eminim kullanılabilir hale gelecektir."

" Ne?"

" Kaçman gerekiyor...Bizden ve bu siktiğimin ülkesinden uzağa."

Jimin duyduğu şeyle duruşunu daha da dikleştirmiş ve sırtını yatak başlığına yaslayarak en az benimki kadar şaşkın bir ifadeyle arkadaşımın ciddi yüzünü seyretmişti. Benim gibi o da herhangi bir alay kırıntısı arıyordu Yoongi'nin bakışlarında. Fakat arkadaşımın keskin bakışlarında olan tek şey kendinden eminlikti. Yoongi kendinden ve aldığı bu karardan emindi. Jimin'in suçsuz olduğunu Namjoon hariç diğer herkes  kabullenmişti zaten fakat kimse onun için bir şey yapacak kadar cesaret edememiş bu yüzden susmayı ve emirlere uymayı tercih etmişlerdi. Fakat Yoongi yine beni şaşırtmış ve  kendini diğer herkesten farklı kılan en güçlü yönünü yani cesaretini ortaya koymuştu.

" Si-siz? Siz ne olacaksınız? Devlet...devlet tarafından cezalandırılırsınız. Bir suçluya yardım ettiğiniz için idam edileceksiniz. Ben- ben bunu kabul edemem-"

" Biz sana yardım etmiyoruz Jimin. Gemiyi ben değil, sen buldun. Bir gece Namjoon'un dikkatsizliği yüzünden kaçmayı becerdin ve bize izini kaybettirdin. Bütün olay bu. Anlaştık mı?"

" Namjoon mu? Suçu ona mı atacaksın?"

" Suçu ona atmazsam bizi ihbar edebilir Jungkook. Bu plana karşı koyacak olan tek kişi o ve bizden önce davranmasına izin vermemeliyiz. O hariç başka birinin dikkatsizliği yüzünden kaçtığını rapor edersek Namjoon bunu bilerek yaptığımızı anlayacak ve bizi üslerimize şikayet etmekten geri kalmayacaktır."

" Yoongi..."

Minnettarlık ile adını seslendiğim arkadaşım yüzündeki buruk tebessümle bana dönmüş ve kapıya yönelmeden hemen önce tekrar konuşmuştu.

" Biz askeriz Jungkook. Terörist değil. Suçsuz bir gencin daha ölmesini izleyecek ne gücüm ne de yüreğim var artık. Yoruldum...çok yoruldum."

Yorulmuştu...diğer herkes gibi o da tükenmiş ve kimseye belli etmediği depresyonuna daha da saplanırken bulmuştu kendini. Bunu biliyordum çünkü çok sonradan kendi ağzıyla söylemişti bana.

Kendimi öldürmeyi düşündüm, demişti. Söz konusu elbette sadece Jimin değildi. Yoongi kendi ailesinden kaçmak, onlar tarafından işe yaramaz bir adam olarak görülürken toplum tarafındanda dışlanmamak adına seçmişti askerliği. Bu şekilde onaylanabilirim belki diye düşünmüştü. Fakat ne yazıkki bu tükenmişlik hissini bastıramamış ve olduğundan daha depresif bir adam haline sokmuştu kendini.

Artık aklında sadece işe yaramaz bir adam olduğunu haykıran kendi sesi yoktu. Öldürdüğü onca insanın seside eklenmişti o seslerin arasına. O insanların sesleri ve çığlıkları... Kendini öldürmesini söylüyorlardı ona. Belindeki silahı anlına dayamasını ve hiç düşünmeden silahı ateşlemesi gerektiğini fısıldıyorlardı kulağına fakat onu durduran bir şey vardı. O sesleri kendi hoş kahkahasıyla dindiren biricik aşkı Taehyung...

Taehyung, Yoongi'nin nefes almasının tek sebebi ve o nefesin ta kendisiydi...

Betrayer Where stories live. Discover now