11

139 22 18
                                    

Ağrıyan bileklerimi rahatlatmak adına bileklerimin bağlı olduğu başımın hemen üstündeki demir boruya ellerimi yaslarken bakışlarım yanımdaki bedeni bulmuştu. Ben kollarımı dinlendirebilecek kadar rahattım fakat Jimin'in hali gerçekten içler acısıydı. Boyu demir boruya yetmediği için iplerini uzatmışlardı bile fakat o hâlâ parmak uçlarında duruyor hatta ani hareketlerinde ayakları yerden kesiliyordu. Bilekleri şimdiden kıpkırmızı olmuştu. Bileklerini geçtim kendi de ayakta duramayacak haldeydi. Ben yanlarına varmadan önce dayısı tarafından vücuduna atılan tekme, tokat ve yumrukların izleri yüzünde ve çıplak kollarında gözle görülür haldeyken ben kolları ve yüzü böyleyken tekmelerin asıl hedefi olan karnının ve göğüsünün halini merak eder olmuş, onun için endişelenirken bulmuştum kendimi.

" Götünü verecek birini bulmuşsun bakıyorumda."

Saatlerdir Jimin'e hakaret eden adam tekrardan konuşmaya başlayarak sinirimi tepeme çıkardığında ise bakışlarımı öylece yeri izleyerek ağzını dahi açmayan gençten çekerek ona çevirmiştim. Karşımda bir insan değil yer yüzüne sürülmüş, işlediği günahların çirkinliği kalbinden taşarak yüzüne vurmuş bir iblisti sanki. İçimdeki öfke ise... o öfke yaşadığı cehennemi dahada yakacak, bir iblisin bile sakınacağı alevlerle çevrelenmesini sağlayacak kadar güçlüydü ona karşı...

" Buradan çıkarsam ilk seni sikeceğim. Bunu biliyorsun değil mi?"

Söylediğim şey ile orta yaşlı,kalıplı adam gülmeden edemezken ben daha da sinirlendiğimi hissediyordum. Öfkemin neden bu denli şiddetli olduğunu bilmiyordum fakat kendimi engelleyemiyordum işte. Yanımdaki gence yapılan bu acımasızlığa sessiz kalacak bir kalbim yoktu artık. Belkide bu yüzdendi ölüm getirecek olan bu öfkem.

" Çok cesursun komutan. Nasıl onun gibi bir korkağın arkasından gelecek kadar aptallaştın ki?"

" Jimin bütün  haber bültenlerinin ana haberi oluvermiş patron. İdam edilecekmiş. Komutan onu üslerine teslim ettiğinde ödüllendirilecek olmalı."

Duyduğum şey ile beynimden vurulmuşa dönerken şaşkın bakışlarım tekrardan yanımdaki bedeni bulmuştu. O yine sessizdi ve hâlâ yeri izliyordu fakat...fakat gözlerinden süzülerek yanaklarını ıslatan yaşlar apaçık çarpıyordu gözüme. Onu neye sürüklediğimden emin değildim bunca zaman fakat ben...ben gerçekten onu ölüme götürüyordum. Ben masum bir gencin ölümü olacaktım. Bana sığınan masum birinin ölümü...

" Ağlıyor musun şimdide? Annenin cesedini yakarlarkende ağladın mı böyle?"

" Ağladım...Fakat ağlamam ne onu haklı kıldı nede geri gelmesini sağladı dayı. O hakkettiğini buld-"

Yanımdaki genç karnına yediği yumruk ile geri savrulurken dayısı olacak olan adam onu pantolonunun kemerinden tutarak kendine geri çekmiş ve dokunuşları altında tirtir titreyen gencin karnına elindeki kalın bıçağı yaslamıştı. Orta yaşlı adam öfkeyle solusada yüzündeki sinsi gülümsemeyi koruyor, bunu yaparak benide delirtecek kadar öfkelendiriyordu

" En son sikime geçirdiğin tekme yüzünden hâlâ sızlıyor biliyor musun Jimin? Seni böyle tutup..."

Jimin iyice dibine giren dayısının karnına yaslandığı bıçağın ucunu usulca karnına sokmasıyla acıyla kasılırken gözlerim irice açılmış, nefes alamaz olmuştum. O ölecekti...ölmek istemediği adamların elinde verecekti son nefesini ve ben bir kez daha verdiğim sözlerden birini tutamayacak, ölüp giden bir canı daha omuzumdaki cesetlerle dolu tabuta atacaktım. Bir kez daha onlarla birlikte ölecektim belkide...

" Bıçağımın altında bu denli titreyişlerini görmeyi o kadar özlemişim ki..."

Sıkıca tutunduğum demir ile kendimi hafifçe yukarı kaldırıp postalımın ucunu yanımdaki genci perişan eden piçin yüzüne geçirmiş, attığım sert tekme sonucu yana savrularak yere serilen adamı farkettiğimde ise sinirden sıklaşan nefesimi gözardı etmeye çalışarak gülmeye başlamıştım.

Betrayer Where stories live. Discover now