13

135 20 9
                                    

Sızlayan dizlerimden birini kendime çekerek dirseğimi diz kapağıma yaslamış ve saatlerdir yaptığım gibi aklımdan geçen binlerce boktan senaryoların arasına bir yenisini daha ekleyerek uzun zamandan beri görmediğim genç için endişelenmeye devam etmiştim. Artık yatağa bağlı değildim...On kişi odaya dalarak beni çözmüş, çözdükleri gibi çıkardığım curcuna yüzünden bellerindeki bıçaklarına sarılarak çoğu yerimde derin  fakat öldürmeyecek kesikler bırakıp ayak bileklerime odanın diğer köşesindeki duvara sabitlenmiş uzun ancak kapıya yaklaşamayacağım kadar kısa olan zincirleri bağlamışlardı.

Onlara gelecek olursak...iki kişinin boynunu kırmış, birinin kafasını duvara çarpa çarpa dağıtmış geriye kalan yedi kişiden üçünüde elime ne ara aldığımı hatırlamadığım bıçakla delik deşik etmiştim. Beni durduramayacaklarını farkettiklerinde ise hepsi aynı anda üstüme çullanmış ve boşluğuma gelen ilk anda burnumu kapattıkları ilaçlı bez yüzünden tekrardan bayılmış, ne kadar süre geçtiğini bilmediğim bir zamanda sonra gözlerimi açınca ise yerde yatar halde bulmuştum kendimi. Beni niye buraya bağladıklarını bilmiyordum. Düşündüğüm şeyler arasında bunun nedenini sorgulamakta yoktu açıkçası. Şu an merak ettiğim tek şey Jimin'di...

Uyandığım andan beri onu bekliyordum fakat kimsenin gelip gittiği yoktu. Bağırsam hatta duvarları yumruklasamda hiçbir şekilde cevap alamıyor ve delirmenin eşiğine gelmiş bir halde buluyordum kendimi. Öfke krizlerim saatler hatta dakikalar geçtikçe sıklaşıyor, üstüme üstüme gelen duvarlar yüzünden çoğu zaman nefes alamaz hale düşüyor birde kendimi sakinleştirmeye çalışmakla uğraşıyordum. Bu yüzden artık pes etmiştim. Ne bağırıyor ne de duvarları yumrukluyordum. Sessizce bir köşede oturup benim yüzümden saçma bir işe bulaşan gencin gelmesini bekliyordum sadece...

" Zincirlerini iyi bağladınız değil mi?"

Kapının arkasından gelen sesi duymam ile kesiklerle dolu kolumu yere yaslayıp aynı şekilde kesiklerle dolu olan vücudumu ondan destek alarak yerden kaldırmış ve bir kaç adım geri tökezledikten sonra dengemi kurarak duruşumu dikleştirmiştim. İçeri girecek olan embesiller ile beni delirtmek üzere olan stresimi bastırmayı düşünüyordum fakat işler sandığım gibi gitmemişti ne yazıkki. İlk önce kapı açılmış sonra ise sert bakışlarım ve yüzümdeki alaycı gülümseme, iki adam tarafından içeri sürüklenen baygın gencin kapının önüne bırakıldığını görmem ile solup gitmişti. Solup gitmiş ve yerini korkuya bırakmıştı...

" Hızlı olun."

Jimin'i bıraktıkları gibi saniyeler içersinde odadan çıkan adamlara tepki verecek fırsatım dahi olmadığı için daha da afallarken ayaklarım benden önce davranarak usul usul ve tedirginlikle kapının önünde öylece yatan gence doğru adımlamışlardı. Adımlamış ve zincirlerimin onlara izin vermediği anda durmuşlardı. Jimin ile aramda sadece on adım vardı şimdi...

" Jimin?"

Sesim o kadar sessiz çıkmıştık ben bile duymamıştım resmen. Fakat gördüğüm görüntü karşısında bağıracak gücüm kalmamış, saniyeler içersinde tükenmiş bir halde bulmuştum kendimi. Benim sikik hayatımın derdine düşen masum genç kanlar içinde yerde yatıyordu. Üstündeki gömlek beyazdan kırmızıya dönmüş, sol kolu katlanarak yukarı kıvrılmış, perişan haldeki gencin bileğinin iç kısmından yukarı doğru uzanan dikişleri daha da gözüme sokarak dizlerimin üstüne yığılmama neden olmuştu.

Ölmüş müydü? Ölse onu buraya getirmezlerdi ki...

Niye getirmesinlerdi? Yaşıyorken ona saygı duymayan insanlar ölüsünü bir yere kapatmaktan niye çekinsindiler ki...çekinmezlerdi.

" Jimin?"

Bu sefer sesim biraz daha yüksek çıkmış, dizlerimi yere koyduğum gibi ellerimide koyarak bir elimle ona doğru uzanmaya çalışmıştım. Boyum uzun olduğu için aramızdaki neredeyse on adımlık mesafeyi bu şekilde kapatacak gibi olmuş fakat onu neresinden tutmam gerektiğini bilemediğim belkide gerçekten ölmüş olduğundan korktuğum için ona dokunamadan kendimi geri atarak sırtımı duvara yaslayıp ellerimi saçlarıma daldırmıştım. Nefesim kesilmişti bir kez daha... Bu sefer duvarların üstüme gelmesinden değil, deli gibi atan kalbim yapmıştı bunu. Hatta o kadar şiddetli atmaya başlamıştı ki bir an kalp krizi geçirip öleceğimi düşünmüş kalbime giren sancılarla baş etmeye çalışmıştım. Gözlerim ise yaşlarla dolmuş, korktukları şeye bakmamak adına öylece yere sabitlenmişlerdi. Korktuğum şeye...yani kanlar içindeki gence.

Betrayer Where stories live. Discover now