BÖLÜM 2

106 41 0
                                    

   Sevgilim mi?

   Korktuğum başıma gelmişti. Kafamda en dibe itmeye çalıştığım düşünce, şu an kulaklarımda çınlıyordu işte. O kadarını da yapmamıştır diye düşünüp bu iğrenç düşünceyi silmeye çalışmıştım. Ama söz konusu benim babam olunca her şey olabilirdi ve o kadarını da yapmıştı.
Ezgi bana sarılmıştı ama hiçbir karşılık alamamıştı. Gidip babamın yanındaki sandalyeye oturmuştu. Deniz Hanım Ezgi'ye servis yapmaya başlamıştı. Ben hala ne yapacağımı bilemiyordum, ayakta öylece kalmıştım.

   "Gerçekten mi ya" diye dayanamayıp döndüm babama en sonunda. O da başlıyoruz dercesine sesli bir nefes verdi.

   "Annemi hiç mi sevmedin sen? Ada aylardır kendine gelemedi. Okula bile başlayamadı bir senesi çöp oldu. Ağzından tek kelime çıkmıyordu. Uykularında ağladı hep. Kendimi hiç katmıyorum zaten. Çünkü sen benim ne düşündüğümle, ne hissettiğimle hiç ilgilenmedin. Sormaya korkuyorum ama bu ne zamandır senin sevgilin acaba. Dün tanışıp bugün masaya oturtmayacağına göre, annemin ölüsüne ne zamandır yapıyorsun bu saygısızlığı" diye çıkıştım. Ya da içimdekileri kustum diyebilirim. Ama yaşadığım hayal kırıklığının yanında bu hiçbir şeydi.

   "Laflarına dikkat et" diye bağırdı. "Seninle gayet sevecen bir şekilde tanışmış bir hanımefendiye 'bu kadın' diye seslenemezsin" Onca lafın içinde tek sorun bu muydu yani.

   "Annem diyorum sana sen hala ne diyorsun ya. Nasıl yaparsın" diye bağırdım. Kendime ve ses tonuma engel olamıyordum.

   "Ne yapmışım acaba. Cenazenin ertesi günü gelmedi ya Ezgi buraya. Yıllarca beklememi falan mı düşündün" dedi.
Sanırım çıldıracağım. Kabus gibi bir gün resmen. Sakinlesmeye çalışmak adına derin bir nefes alıp verdim. "Babam cevap vermedi ama belki siz söylersiniz? Ne zamandır var bu birliktelik?" Ezgi bana cevap vermek yerine babama bakıp duruyordu. Ne yapacağını ne cevap vereceğini bilemez halde 'sevgilisine'bakıyordu ama sevgilisi pek oralı değildi. En sonunda dayanamayıp "Birşey sordum cevap versene" diye çıkıştım.

   Babam Ezgi'ye sesimi yükseltmemi sindirememiş olacak ki "Sana saygısızlık yapmaman gerektiğini daha nasıl anlatayım" diye bağırdı. "Bir cevap istiyorum çok mu zor. Madem o söylemiyor sen söyle baba" diye bağırdım. Sesimi indirmem mümkün değildi. Babam iyice sinirlenmiş olacak ki "Çok mu merak ediyorsun, hemen merakını gidereyim. Ezgi ile iki yıldır birlikteyiz. Mutlu oldun mu, merakını giderebildim mi?" diye gözümün içine baka baka söyledi.

   İki yıl mı?

   Kamera şakası falan değil mi bu. Birileri evin bir yerlerinden çıkıp senin sabrını sınadık diye güleceklerdi bana. "İki yıl mı, yanlış anladım dimi ben" dedim şaşkınlıkla. "Gayet doğru duydun" diye bağırmaya devam etti.

   Birden başlayan kahkahamı durduramıyordum. Evin her yerinden duyuluyordu sesler eminim ki. Sanırım gülerken ölüp tarihe geçecektim. Ama biraz sonra kahkahalar yerini gözyaşlarına bıraktı. Bugün delirmezsem daha da delirmezdim kesin.

   "Yani annem hayattaydı öyle mi? Hasta haliyle canıyla uğraşırken sen çapkınlık mı yapıyordun, aldattın mı yani. Kendine nasıl yakıştırdın sen bu iğrençliği. Bravo sana Ateş Algün. Tam da senlik bir hareket aslında. Bu kadar ilgisizliğin, sevgisizliğin tabiki de böyle bir sebebi olurdu ancak. Benim şaşırmam hata, annemin kemikleri sızlıyordur mezarında. Sana yazıklar olsun" deyip masayı terkediyordum ki Ezgi denilen kadına da iki çift lafım vardı. "Sen kendine ikinci kadın olmayı nasıl yedirdin. Valla miden iyi kaldırmış metres olmayı iki koca yıl. İkinizde iğrençsiniz kendi pisliğinizde boğulun. Ve seninle de tanıştığıma hiç memnun olmadım." deyip arkamı dönüp gidiyordum.

DÖNME DOLAP Where stories live. Discover now