BÖLÜM 9

53 34 0
                                    


   "İyiki buradasın" diyerek deyim yerindeyse boynuna atladım Kerem'in. Yine en kötü zamanımda geldi buldu beni. Kerem'in en sevdiğim yanı da beni, ben birşey demeden anlayacak kadar tanımış olmasıydı. Birşeyleri anlatmayı o kadar istemiyordum ki, ben anlatmadıkça o hep anladı beni.

   "Çok özledim" dedi Kerem'in buğulu sesi. Gerçekten de çok uzun zamandır görüşmüyormuşuz gibi sımsıkı sarılmıştık. İçinde bulunduğum bu kötü durumdan dolayı Kerem'e sadece mesaj atıp hasta olduğumu, iyi hissetmediğimi söylemiştim. O ise beni defalarca aramış, bense açmamış ve kendimi iyi hissettiğimde arayacağımı söylemiştim. İyi ama Kerem benim buraya geldiğimi nereden biliyordu?

   "Nasıl buldun beni?" diye sordum. Ya da sadece  öylesine söylemiş bulundum. Çünkü Kerem beni bırakmak bilmiyordu.

   "O kadar inatla telefonlarımı açmadın ki, sonunda kapında yatmış olabilirim" diyordu gülümseyen bir ses tonuyla.

   "Ne" diyebildim sadece. Nihayet sarılmaya bir son vermiştik ve ben şimdi Kerem'in suratına şaşkın şaşkın bakıyordum.

   "Ne sandın acaba. İyi değilim, seni ararım diyince inanacak mıydım? Sen iyi olmasan asıl ilk beni aramaz mıydın? Ne oluyor güzelim, benden kaçacak kadar sorun olan nedir? Farkında olmadan seni kıracak birşey mi yaptım?" dedi Kerem.

   "Sen beni istesen de üzemezsin ki" dedim gözlerinin içine bakarak. Yüzü ellerimin arasındaydı. Küçük bir tebessüm yakalamıştım Kerem'in üzgün suratında.

   "Ne peki o zaman. Geceden beri evinin önüne yerleştin resmen. Bir şekilde dışarı çıkarsın da konuşuruz diye. Sabah seni elinde valizlerle taksiye binerken gördüğümde çok şaşırdım ve ne yaptığını anlamak için buraya kadar peşinden geldim. Ve cevabımı almadan hiçbir yere gitmiyorum küçük hanım.
Bazen gerçekten de kendi dertlerim yüzünden Kerem'i ihmal ediyordum. Ve bu da ona karşı olan en büyük haksızlıktı.

   "Özür dilerim sevgilim" diyerek tekrar sarıldım. "Asıl ben seni üzüyorum değil mi? Zaten yeterince kahrımı çekiyorsun, bir de ilgilenmeyince üzüldün tabi. Bazen o kadar dalıp gidiyorum ki, senin nasıl olduğunu bile kaçırıyorum arada" deyiverdim. Düşündükçe içim sıkıldı.

   "Saçmalamaz mısın acaba. Normal bir dönemden geçmiyorsun sonuçta. Ben sana bunu mu diyorum? Ne olduysa oldu, benden kaçmak yerine bana anlatsan diyorum. Ne oluyor güzelim, lütfen anlat bana"

   "Peki tamam. Biraz müsaade et bana olur mu? Gel hadi içeri girelim" deyip Kerem'i eve davet ettim. "Buna da tamam" deyip derin bir nefes vererek peşimden geldi.

   Salona girdiğimizde "Demek kapımda yattın" deyip gülümseyerek Kerem'e sarıldım. Sarıldığım anda kulağımın tam Kerem'in kalbinin üzerine gelmesi mutluluğu umarım beni manyak biri yapmıyordur. Sevdiğin insana sarılırken kalbinin sesini duymak. Aşkın ritmi...
Kerem'de bir yandan bana sarılırken
"Sen dua et kapına dayanmadım" dedi gülümseyerek.

   "Bir daha sakın yapma bunu olur mu? Benim senden haber alamama ihtimalim olamaz. Hasta da olsan, üzülüyor da olsan benim senin uzağında olma ihtimalim olamaz. İki gündür beni karanlıkta bırakmaya hakkın yok küçük hanım" dedi. Biraz şaka, biraz sitem bana yaptığım şeyin yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

   Kafamı kaldırdım ve Kerem'in yüzüne bakma ihtiyacı hissettim. Birkaç gündür biraz daha uzayan sakallarına elimin tersiyle dokundum. "Seni seviyorum. Ve gerçekten iyi ki peşimden geldin, iyi ki buradasın" dedim tebessümle.

   "Başka bir yerim yok benim. Sen nereye ben oraya. Karanlığa mahkum olmakta neymiş, güneş etrafını bu kadar güzel aydınlatıyorken" dedi.

   "İsmimle alakalı hep bunu yapacaksın değil mi?" diye sordum. "Her zaman" dedi. "Biliyor musun babana hak verdiğim tek konu kesinlikle ismin. Binlerce isim var, ama seni anlatanı kesinlikle Güneş. Başka bir isim düşünemiyorum"

DÖNME DOLAP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin