BÖLÜM 4

72 40 0
                                    


   Maddi manevi birçok kriz olabiliyor hayatlarımızda. Bitsin artık dediğimiz, uğraşacak sabrım kalmadı dediğimiz. Peki uğraşmak istemiyorken uğraşıyormuş gibi yaptık mı? Sorumuzun cevabı evetse diğer soru. O işten hayır geldi mi?

   Kerem'in söylediklerini düşüne düşüne Beren'in evine gittim. Kafam öyle karışıktı ki ne yapacağımı bilemiyordum. Söyledikleri hem çok mantıklı bir o kadar da saçma ki. Tanımadığım huyunu suyunu bilmediğim birine ne kadar güvenebilirdim ki?

   Kapıyı Beren'in annesi Melek teyze açtı. Orta boylu kısa beyaz saçları ve yeşil gözleriyle bana bakıyordu. Güler yüzlü bir kadındı her zaman. "Hoşgeldin Güneş kızım, gel içeri"diyerek beni eve davet etti. Beraberce salona geçtiğimizde yarı ıslak saçlarıyla Beren salona geldi. Sarışın, annesi gibi kocaman yeşil gözleri vardı. "Naber canım biraz daha iyi gibi görünüyorsun. Gecikince seni aradım telefonu Kerem açtı ve durumu anlattı. Hastaneye gelecektim, ama Kerem gerek olmadığını söyledi" dedi.

   "Of Beren. Hayatımın en berbat günlerinden biriydi" dedim ve iç çektim. "Siz hep kavga ederdiniz ama seni bu kadar kötü duruma koymazdı baban. Eve gitmemek falan senlik değil." Haklıydı ama olması gereken buydu artık.

   "Sonra konuşsak" dedim. Çaprazımda oturan annesini kas göz yaptım. Melek teyzenin yanında durumu anlatıp daha fazla rezil olamazdım. "Güneş kızım mutfakta birşeyler hazırladım. Hadi biraz birşeyler yiyelim. Sen birşey de yememişsindir kaç saattir" dedi.
"Hiç canım birşey istemiyor Melek teyze. Siz yeseniz olmaz mı? Ben biraz dinlensem" dedim. Umarım ısrar etmez. "Olmaz öyle şey, zayıf düşmüşsün sana güç kuvvet lazım. Az da olsa ye birşeyler" dedi. Benim bildiğim Melek teyze evine gelen insana ikramda bulunmadan göndermezdi. "Annemi alt edeni görmedim daha, helal kız sana" diyerek annesinin omzuna kolunu attı Beren.
Yemeklerimizi yedikten sonra dinlenebilmek için müsaade istedim.
  
   Beren'in odasına geçtim ve koltuğa kafamı koyup gözlerimi kapattım. Kerem'in soyledikleri kafamda plak gibi dönüyordu.

   "Senin yerine babanla konuşup ikna edecek biri. Hem de her konuda"

   "Sadece mış gibi yapacaksın. Biraz ikili oynamak gibi"

   Kara kara düşünürken Beren odaya girdi ve yanıma oturdu. "Neler oluyor Güneş, bu ne hal" diye sordu merakla. "Babam annemi yıllardır aldatıyormuş" diyerek bu sabah yaşadığım her şeyi anlattım. Beren'in kocaman yeşil gözleri sanki daha da büyüyecekti. Daha sonra Kerem'in söylediklerini anlattım. "Ateş beye bak sen. Tavrı, mizacı serttir falan ama maşallah. Hem de iki sene he" dedi. Daha sonra ufak bir sessizlikten sonra Beren bana döndü ve yüzüme dikkatle baktı.

   "Kuzucuğum anlattıkların hiç kolay değil bunun farkındayım. Ne hissettiğini anlamam da pek mümkün değil. Dış bir göz olarak diyebilirim ki Kerem haklı gibi sanki. Şu anda aşırı duygusalsın ve mantığını kullanamıyorsun. Ama sakinleşip biraz düşününce kötü bir fikir olmadığını sende anlayacaksın. Çünkü düşününce babanla Ezgi'yi ayıramayacağına göre sende şartları kendine göre ayarla. Meydanı o kadına bırakma sakın" dedi. Ne kadar hak vermesem de belki de Kerem ve Beren haklıdır. Ezgi'yi kafaya almalıyımdır.

   "Kafamı toparlamak lazım, tamam düşüneceğim. Şimdi biraz uyusam iyi olur. İyi geceler canım" dedim ve gözlerimi kapadım.

   Sabah gözlerimi açtığımda bir süre tavanı izledim. Sanırım kafamdaki sesler susmuştuve kendimi daha iyi hissediyordum. Bazen bir sorunun çözümü bir uykuyla hafifliyor sanki.

   Telefonumu açmaya karar verdim. Telefon kapatmak pek huyum değildi ama dün kimseyle konuşmak istememiştim. Telefon açıldıktan sonra mesajlar üst üste gelmeye başladı
"Yirmi bir cevapsız arama, on üç mesaj." Bir günde harp çıkmış sanki. Babam, Kerem ve Deniz Hanım...

DÖNME DOLAP Where stories live. Discover now