1.8

4.8K 347 41
                                    

Gözlerimi kırpıştırdım.

Açtım, tekrar kapadım.

Tekrar açtım.

O, buradaydı.

Uzun zamandır hayallerimde çokça sohbet edip, gülüştüğümüz çocuk burada bana bakıyordu. Kendimi belli etmemeliydim. Ama nasıl kendimi belli etmezdim? Uzun zamandır onu bekliyordum. Çok hayal kurmuştum ve o, buradaydı.

Sakin, rosé sakin.

"Neden yalnızsın?"

Sorusuyla birlikte kalbim olabilirmiş gibi daha fazla hızlandı.

"Sen?" diyebildim. "Sen neden yalnızsın?"

"Yorgunum, çünkü." Dedi soğuk bir tonda. "Yorgun insanların, insanlara tahammülü olmaz."

Derin bir nefes aldım.

"Sanırım bende fazla uyuyorum." Dedim kendimi toparlayarak. "Bu uyku benim gerçek dünyamı rüya sanmamı sağlayacak kadar derinleşmeye başladı."

Gözlerini gözlerime değdirdi. Ufak bir dokunuş gibiydi sanki bu. Sanki gözleriyle dokunmuştu tenime ve bu dokunuştan fazlasını ummuştum gözlerinde.

"Rüyada değilsin."

"Öyleysem?"

"Uyandırmam."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Aramızda eskisi gibi uzun mesafeler yoktu artık. Elimi uzatsam dokunabileceğim gerçeği, yakıyordu tüm hücrelerimi.

"Bende zaten uyanmak istemiyorum artık."

Viskisinden büyük bir yudum aldı.

"Keşke bende uyuyabilsem," dedi boş bakışlarla bakarken. "Gerçeklerden kaçabilsem."

Dudaklarımı şarap bardağıyla buluştururken bardaki tüm sesin içimde sönüp, tüm sesin ona aitmiş gibi gelişi fazlasıyla ilginçti.

"Uyu, o zaman. Neden buradasın?"

Güldü. Küçük bir tebessüm de denebilirdi bu gülüşe.

"Öyle kolay değil, güzelim. Sen hiç uyurken acı çektin mi? Benim uykularımda acı varken, gözlerimi karanlığa daha fazla karıştıramam."

Anlamadım.

Güzelim den sonra hiçbir şey anlamadım. Dondu sanki zihnim.

"Her neyse," diye mırıldandım.

"Sanırım gitmem gerek."

Gözlerini bu kez hızla çıkardı gözlerime ben gitmek için hareketlendiğimde tam arkamı dönmüştüm ki hiç beklemediğim bir anda bileğime sardı parmaklarını.

Beni kendine doğru döndürdüğü an şaşkınlıkla duraksadım. Tutmadığı, boşta kalan elim dönerken tezgahtaki bardaklardan birine çarpmış ve yerde kırılmasına sebep olmuştu. Ona bakıyordum, aramızda birkaç santim vardı. Kokusunu alıyordum. Büyülenmemek elde değilken, başını dudaklarımın kenarından sıyırıp boynuma doğru yaklaştırdığını gördüm.

Derin bir nefes alırken fısıldadı.

"Daha dikkatli olmalısın Rosé, aksi halde kurtarılmaya hep ihtiyacın olacak."

Hiçbir şey düşünmedim. Aniden gelen hisle, dilime düşen kelimeleri özgür bıraktım.

"Kurtar o zaman."

<3

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


<3

the smell of love - rosékook Where stories live. Discover now