0.6

4.4K 292 33
                                    

Sinirle telefonu çantama koydum ve önlüğümü bağladıktan sonra, salık saçlarımı bol bir şekilde örüp personel odasından çıktım. Tezgahın oraya geldiğimde Mia, çıkmak için benim gelmemi bekliyordu. Gülümseyerek yanına ulaştığımda kasadaki işini bırakıp bana döndü. 

"Yoruldum, sabah acayip doluydu." gri saçlarını geriye atıp önlüğünü çıkarttı ve katlayarak çekmeceye koydu. 

"Şuan çokta dolu gözükmüyor," diye mırıldandım etrafta göz gezdirerek. Eğildiği yerden kalktığında onaylayan bir mırıltı çıkarttı. Gözlerim canlı müzik kısmındaki, elindeki siyah gitarla Justin Bieber coverı yapan çocuğa takıldı. Mia'ya dönüp gözlerimle işaret ettim.

"O kim?" diye sorduğumda arkasına hafifçe döndü ve birkaç dakika baktıktan sonra bana geri dönmüştü. 

"Çocuk fena," dedi çocuğa düşmüş gibi, "Taeyong getirdi, arkadaşıymış. Hatta sizinkilerle bugün büyük bir toplanma olacakmış burada. Çocuk Amerikadan daha yeni gelmiş, öyle duydum." 

Kaşlarımı kaldırarak Mia'nın söylediklerini dinledim, bu çocuk için mi toplanıyorduk bugün? Normalde bugün sadece kızlar yanıma uğrayacaktı ve yarın ne yapacağımızı planlayacaktık, sonradan arkadaşlarla toplanacağımızı öğrenmiştim. Baya kalabalık olacaktık. Ve şimdi, bu çocuk için toplandığımızı öğreniyordum. Neler dönüyordu? Yine hiçbir şeyden haberim yoktu. Kafamı iki yana sallayarak kasaya geçtim. 

"Deuk'la biz çıkıyoruz Jinyoung da şimdi geldi. Size kolay gelsin." el sallayarak kafeden çıktı. Jinyoung'la mesaimiz şimdi başlıyordu ve bizim gelmemizle onların mesaisi bitmişti. Ben genelde kahveleri yapıyordum, Jinyoung ise kasada duruyordu. Kahverengi önlüğünü takarak yanıma gelen Jinyoung'a baktım. Siyah dar pantolon, lacivert ince bir tişört ve siyah saçlar. Küçük bir kafası ve geniş omuzları vardı. Ayrıca tam bir siyah takıntılıydı. Kasadan çıkıp kahve makinelerinin oraya geçtim ve şarkı söyleyen çocuğa bakmaya başladım. Lauv'ın başka bir şarkısına geçmişti.

"Bir tane latte." dedi Jinyoung bana bakarak, gözlerimi ona çevirdim 

"Paket mi, burada mı?" diye sordum kahve makinelerine dönerken.

Damn, I like me better when I'm with you
I like me better when I'm with you
I knew from the first time, I'd stay for a long time 'cause
I like me better when
I like me better when I'm with you

Şarkının sözlerini seviyordum.

"Burada." dedi ve dokunmatik ekranda birkaç işlem yaparken bardağı tepsiye koyup kasadan fişi de alarak masaya doğru ilerledim. Söyleyen çocuğun önünden geçerek genç kızın masasına ulaştım ve bardağın yanına fişi bırakarak, "Afiyet olsun." diye mırıldandım.

I don't know what it is but I got that feeling 
Waking up in this bed next to you swear the room
Yeah, it got no ceiling
If we lay, let the day just pass us by
I might get to too much talking
I might have to tell you something

Önünden geçerken çocukla göz göze gelmiştim. Yavaşlayıp hafif başımı eğdikten sonra Jinyoung'un yanına geçtim.

-

jamais vuWhere stories live. Discover now