0.8

4.1K 270 150
                                    

Onu düşündüğüm şu kısa andan sonra boğulduğum sudan çıkmak amacıyla etrafa baktım, onu düşünmenin sırası değildi. Bunu yalnızken evde çokça düşünerek yapabilirdim. 

"Rosie," dedi Jennie, ardından ona döndüm.

"Hm." diye mırıldandım. 

Jennie, kimi tanıyıp tanımadığımı biliyordu, önce Jimin'in sağındaki oturan saçları yeşil ve beyaz karışımı olan çocuğu gösterdi önce.

"Taehyung." dedi ardından.

"Memnun oldum." dedim hafifçe başımı eğerken. Sonra sol tarafta oturanı gösterdi, 

"Hoseok," dediğinde ona göndüm. Sanki daha önce görmüştüm, kaşlarım hafif çatılırken, "Daha önce seni görmüş olabilir miyim?" sorumu biraz düşündükten sonra gülümsedi.

"Ablalarımız arkadaş, muhtemelen beraber yemek yemişizdir." dedi ardından. Alice'in, yani ablamın çevresi genişti, bu mümkündü. 

"Memnun oldum." dedim aynı şekilde. Jennie ardından yanımda oturan Jungkook'u işaret etti.

"Jungkook," daha önce duyduğum isimleri hatırlıyordum, hafızam iyiydi ancak Hoseok ve Taehyung'la daha önce tanışmamıştım, bu yüzden isimlerini bilmiyordum. Ve o yemek olayında,  fazla duramamıştım ve onunla tanışamamıştık. Bu yüzden hatırlayamamıştım muhtemelen. Yanımda oturan Jungkook'a döndüm ardından hafifçe başımı eğdiğimde o da gülerek aynı şeyi yapmıştı. Üzerindeki her şey siyahtı, telefon kabı dahil. Etrafımdaki herkesin siyaha karşı bir zaafı vardı. Jennie, Jinyoung, Taeyong ve şimdi....Jungkook.

En son tanışmadığım biri kalmıştı, kafede şarkı söyleyen çocuk; Jaehyun. Sesi çok güzeldi...bu yüzden aklımda şarkı söyleyen çocuk olarak kalacaktı muhtemelen. Jaehyuna'a döndüm.

"Jaehyun." dedi başını eğerken, hiçbir söylemeden ona baktım. yaklaşık yarım saattir tanışma merasimi geçiriyordum.

"Sesin çok güzelmiş." diye mırıldandım ona bakarken. O an gülmeye başladı, "Teşekkürler." diye mırıldandı. 

"Tanıştınız mı?" diye sordu Taehyung, yakın olmalılardı. Aslında bu soruyu, Taeyong'tan beklemiştim. Taehyung' a döndüm. Telefonuma gelen titreşimleri hissediyordum ve birazdan alıp duvara fırlatacaktım. Onun olduğuna emindim. Rehberimde fazla numara yoktu, kızlar bu şekilde fazla konuşurdu onlarda karşımda oturuyordu. Geriye tek seçenek kalmıştı.

"Çalıştığım kafeye getirmişti bugün Taeyong," dedikten sonra kısa bir an ona baktım. "Tanışma fırsatı pek olmadı açıkçası." 

"Chaeyoung etrafını pek kalabalık sevmez." dedi Lisa. Dudaklarımı birbirine bastırdım, haklıydı. Kalabalıktan hoşlanmıyordum.

"Neden çalışıyorsun ki," dedi Mark aniden. "Eminim bir şirkete girsen, bolca reklam teklifi gelirdi."

"Kaç kere söyledim çalıştığım şirkete gel diye ama," dedi Jennie ardından bana baktı.

"Benlik değil," diye mırıldandım yere bakarken.

"Chaeyoung, Rosie hangisini kullanıyorsun?" diye sordu Jaehyun.

"Bir de, Rosé var." dedi Jisoo gülerek. 

"Fark etmez," dedim omuzlarımı silkerek. "Rosé'yi pek kullanan yok ama istediğinizi kullanabilirsiniz." 

"Ben seni kızların yanında pek görmüyordum," dedi Jimin.

"Avustralya'daydım, annem oralı. Kore'ye tatillerde gelirdim ama Jennie de taşınınca pek arkadaşım kalmadı, üniversiteye buraya gelme kararı aldım." 

jamais vuDonde viven las historias. Descúbrelo ahora