0.7

4.2K 278 126
                                    


Saat 9'a geliyordu. Kapını açılmasıyla oraya döndüm, kızlar buradaydı. Jinyoung kasada telefonuyla ilgileniyordu ve kafeyi ilk defa bu kadar boş görüyordum. Yaklaşık bir saattir sadece oturuyorduk, az önce ikimize kahve yapmıştım. Şarkı söyleyen çocuksa birkaç saat önce ayrılmıştı. Oturduğum yerden kalkıp kızların yanına gittim. Bu anonim olayını geçen hafta anlatmıştım ve hepsi şaşırmıştı ve Jisoo direkt olarak engellememi söylemişti. Ama ben engellememiştim.

"Hoş geldiniz." diye mırıldandım Jisoo'nun oturduğu sandalyeye yaslanarak. 

"Hoş bulduk." dedi Lisa etrafa bakınırken. 

"Jaehyun buralarda değil sanırım." dedi Jennie bana bakarak.

Kaşlarımı çatarak ona döndüm, "O kim?" 

Jennie inanamayarak bana baktı. "Tanrı aşkına. Çocukla tanışmadın mı?" 

"Olayı hallediyorum," dedi Jisoo sakince. "Gitar çalan ve şarkı söyleyen, 1.80 boylarında muhtemelen kot ceket giyen ve hafif sarışın bir çocuk?" 

"Buradaydı," dedim düşünerek. "Birkaç saat önce ayrıldı." 

Jennie çalan telefonuna bakarken ben saate döndüm, bana ayarladıkları çıkma saatim gelmişti. Jinyoung'ın yanına ilerledim ve yanında durduğumda bana baktı. 

"Benim yerime kim gelecekmiş?" diye sordum.

"Şu geçen gelen çocuk varya, Mia'nın yerine gelen. Adını bilmiyorum." dedi sakince. Ardından tekrar telefonuna döndü. Bu kadar sessiz ve sakin olan birinin neden bu kalabalık caddede bir kafede çalıştığını merak ediyordum ancak pek konuşmayı sevmiyordu. 

Senin gibi.

Personel odasına geçip önlüğümü çıkarttım ve katlayıp yerine koydum. Örgümü çözüp saçlarımı düzelttim ve ceketimle çantamı alıp odadan çıktım. Saçlarım dalgalanmıştı. Kızların yanına geçerken onlar ayaklanmıştı. Jennie biraz sinirli gibiydi.

"Siktir ya," diye söylendi yerinden kalkarken.

"Nereye?" 

"Jimin aradı, daha sakin bir yere gitmemizi rica etti. Gayet de haklılar yani." diye söylenerek kafeden çıktıklarında Jisoo ve ben arkadan onlara yetiştik. 

Jennie'nin arabasına geçerken Lisa haber vermek üzere Teni aramıştı. Jennie, Jiminin attığı konumu açıp arabayı sürmeye başladığında kafamı cama yaslamıştım. Ardından aklıma o gelmişti. En son telefonu sinirle çantama koymuştum ve birkaç saattir bakmıyordum. Çantamdan çıkartıp gelen bildirime baktığımda bilinmeyen bir numaradan mesaj vardı.

bilinmeyen numara : naber 

rose : siz kimsiniz?

bilinmeyen numara : aaa

bilinmeyen numara : ben sana dm'den mesaj atıyordum değil mi? 

rose : ?

bilinmeyen numara : kjjkjj 

bilinmeyen numara : şimdi oldu mu?

rose : numaramı nereden buldun?

bilinmeyen numara : sır

rose : senin sırrına

rose : siktir git

görüldü (21.32)

"O çocukla mı konuşuyorsun?" dedi Jisoo telefona bir bakış attıktan sonra. 

"Hıhı." dedim sinirle. "Hiçbir halt söylemiyor." diye mırıldandım ardından. 

"Anonim olmanın birinci kuralı," dedi Lisa gözlerini devirirken.

"Geldiğimiz yer Jungkook'un evi mi yani?" dedi Jennie büyük demir kapıdan içeri girerken. Birden fazla lüks markalı araba vardı ve birini tanıyordum, Jennie arabayı tek boş olan yere yani Taeyong'un arabasının yanına park etti. Sakince arabadan inerken ceketimi koltuğa koydum, almama gerek yoktu.

Kapının önüne geldiğimizde zile bastım ve beklemeye başladık. İçeriden bağırışmalar geliyordu. Biri kapıyı açtığından göz kontağını önce benimle kurmuştu ve....bu her kimse üzerinde hiçbir şey yoktu. 

"Lan Jungkook! Kızlar gelmiştir çıkma öyle--" Jimin bağırarak onun arkasından geldiğinden sonra adının Jungkook olduğunu öğrendiğim çocuk sırıtarak arkasına döndü ve yavaşça merdivenlerden çıkmaya başladı.

"Siktir git lan bir de yavaş çıkıyor." Jimin arkasında yerdeki yastığı fırlattığında o çoktan yukarı çıkmıştı. O yastığın orada ne işi vardı?

Aslında Jennie'nin arkadaşlarını pek tanımıyordum, sadece Jimini tam olarak biliyordum diğerlerini sadece görmüştüm ve adlarını hatırlamıyordum.  

"Gelsenize." dedi Jimin gülerek. Hep beraber içeri geçerken en arkada ben kalmıştım ve göz ucuyla gördüğüm Jungkook az önce çıktığı merdivenleri geri iniyordu. Üstü  giyinik bir şekilde. Boş olan ikili koltuklardan birine geçtiğimde herkese kısaca göz gezdirdim.

Taeyong, Ten, bugün kafede şarkı söyleyen çocuk; sanırım adı Jaehyun'du. Yuta ve Mark. Ardından bizim kızlar bir koltuktaydı ve diğer tarafa döndüğümde orada üç kişi vardı ve sadece Jimin'in biliyordum, bir de az önce benim yanıma oturan ayrıca şuan telefonuna bakan çocuk, Jungkook. Tahminimce boş yer kalmadığı için oturmuştu, ben olsaydım tanımadığım birinin yanına oturmazdım. Telefonuma gelen bildirimle gelen mesaja bildirim panelinden baktım ve sinirle güldüm bir an. Telefonu sessize aldıktan sonra yanıma koydum. Sinirlerimi bozuyordu.

bilinmeyen numara : çok güzelsin.

görüldü (21.48)

Bütün moralimin düzelmesi gerekirdi, kızlar böyle mesajlarla mutlu olurdu çünkü. Ama ben sevinememiştim. Bana kendini göstermiyordu, adını bilmiyordum, bir fotoğrafı bile yoktu...Benden ne istiyordu ki? Daha önce kimseye açmadığım kalbimi mi? Eğer amacı buysa, bu gidişle başarılı olacaktı, sonra beni bırakıp gidecekti ve ben kırık kalbimle ardında kalacaktım. Sevginin nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum, izlediğim dizilerden, filmlerden; okuduğum kitaplardan tek şey öğrenmiştim,

Sevgi, kalp kırardı.

jamais vuWhere stories live. Discover now