2.2

3.2K 209 33
                                    


Baekhyun, Ice Queen.

*

Aslında.....birçok şey olmuştu. En azından önlenebilen şeylerdi. Onların konserine gittiğimiz, beraber restoranta girerken fotoğraflarımız Kore'nin büyük magazin sitelerinden biri tarafından ortaya çıkmıştı. Bighit ve kızların şirketi herhangi bir ilişkinin söz konusu olmadığını açıklamıştı haberlerin ardından. Ben herhangi bir şirkete bağlı olmadığım için sadece menajerime açıklama yapmıştım. Bir nevi YG'deydim ama şirketle fazla ilgilenmiyordum. Bana gelen teklifleri şirket bana sunuyordu ben de değerlendirip çekimlere gidiyordum.

Bu haberler sonucu Paris'te gezememiş, konserden bir sonraki gün apar topar Kore'ye dönmüştük ve birkaç gün geçmişti. Jungkook'la en son dün konuşmuştuk, aramızdaki ilişki tarzındaki henüz adını koyamadığınız olayı şirketine anlatmak durumunda kalmıştı ve uzun zamandır mesajlarıma dönmüyordu. Ben de aynı durum için sabah şirketteydim, olumsuz bir sonuç çıkmamıştı ama Jungkook....o ne yapmıştı bilmiyordum.

Bacağım kendi kendine sallanırken meraktan yerimde duramıyordum. En son bana döneceğini söylemişti ama dünden beri hiçbir şey yazmamıştı. Yandaki aynadan kısa bir an kendime baktığımda tam olarak ev halimleydim; siyah tayt ve gri sweatshirt giymiştim. Saçlarımı bol bir şekilde örmüştüm ve kenardan saçlarım çıkmıştı. Sıkıntıdan televizyondaki saçma reklamları izlemeye başladığım an bir şey yapmam gerektiğine karar verip ayaklandığım an zil çaldı.

Hızlı adımlarla kapıya ilerlerken onun gelmiş olmasını umuyordum, kulpu aşağı indirdiğimde karşımda dağınık siyah saçları ve elindeki siyah çantayla Jungkook dikiliyordu. Derin bir nefes vererek birkaç adım geriledim geçmesi için, ayakkabılarını çıkartıp şişme montunu portmantoya astıktan sonra içeri doğru yürüdü. Birkaç saniye bekleyip kapıyı kapattım ve arkasından ilerledim. Elindeki çantayı koltuğun üzerine bırakmıştı ve perdeleri çekip bana dönmüştü. Kafamı yana eğip kısık gözlerimle ona baktım, özlemiştim. Birkaç adımda aramızdaki mesafeyi kapatıp elini enseme attı ve beni göğsüne çekti. Dışarısı soğuk olmalıydı, elleri buz gibiydi. Ellerim belini sararken gözlerim kendiliğinden kapandı.

"Titredin, ne oldu?" dedi sessizce.

"Ellerin," dedim gözlerimi açarken. "Biraz soğuk."

Kendi kendine birkaç şey mırıldanıp geri çekildiğinde yüzüne baktım.

"Neler oldu?" ellerimi göğsümde birleştirip gri renkli koltuğa oturduğumda yanıma oturdu ve kafasını geriye atarak bana baktı.

"Ben her şeyi açıklayabileceğimi söyledim, ama şuan tur esnasında olduğumuzu düşünürsek, kabul etmemeleri normal." diye konuştuğunda, kendi kendine söylenir gibiydi. Ben şaşkınca ona dönüp koltukta dizlerimin üzerine çıktığımda o ne yaptığımı izliyordu.

"Jungkook gerçekten izin verseler bunu yapacak mıydın?" olumlu anlamda kafasını salladığında derin bir nefes vererek sinirle ona baktım. "Bak ben sadece modellik yapıyorum benim açımda hiçbir problem olmaz ama, lütfen kendini düşünerek hareket et." cümlenin sonunda yayıldığı yerden doğrulup bana döndü.

"Kendimi de düşünüyorum, abilerim arkamda olacaktı zaten. Yanlış bir şey yapmama izin vermezler merak etme." sesi biraz bozulmuş bir şekilde çıktığında ona güvenmediğimi düşünmesini istemiyordum, kendimi ifade edememekten de nefret ediyordum.

"Beni yanlış anlamanı istemiyorum," dedim ona biraz daha yaklaşırken. Aramızdaki bu hissi inkar edemezdim, bu kısa zamanda ona bağlanmıştım.

jamais vuWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu