Bölüm 8

468 19 2
                                    

Annemin sesiyle uyandım. Bana çok geç olduğunu ve uyanmamı söylüyordu. Zorla gözlerimi açtım. Ayağı kalkıp yüzümü felan yıkadım. Sonra solana geçtim ve babamın karşısındaki koltuğa oturup telefonuma bakamaya başladım. Annem de içeride kahvaltı hazırlıyordu. "İrem sen bugün gelecek misin" diye sordu babam. Ekrandan başımı kaldırdım ve "nereye" diye sordum. "Aslının vakfının daveti var" dedi.

"bilmem" dedim. Evde sıkılırsam giderdim belki. Pazar günlerini evde geçirmekten nefret ediyordum çünkü.

Annem kahvaltıyı hazırladı ve beraber kahvaltı yaptık. Ama bence Aynı masada oturmamız beraber kahvaltı yaptık anlamına gelmiyordu. Çünkü kimseden tek kelime çıkmıyordu. Sessizdik.

Aradan baya bir zaman geçti. Ben odamdaydım. Öğle yemeğinde ne var diye bakmak için mutfağa indim. "Anne yemekte ne var" diye sordum.

"İremcim. Davete gidiyoruz ya biz unuttun mu?" diye sordu bana. "Sende gel istiyorsan" dedi bir de.

"Olur" dedim bende. Karnım acıkmaya başlamıştı. Davette de lezzetli kanepelerden verirlerdi herhalde. Vermeseler bile çıkışta bir şeyler yiyebilirdik. Hem zaten Aslı Teyzeyi de seviyordum. Yani sevmek değilde. Saymak diyebiliriz. Akın da yüksek ihtimalle orada olurdu. Annesinin daveti sonuçta. Odamdaki kıyafet dolabından elbise aradım. Toz pembe güzel, fazla açık olmayan bir elbise buldum. Eski ve giyilmemiş bir elbiseydi. Hemen üzerime geçirdim.

 Sarı saçlarımı iri iri dalgalar halinde maşaladım

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.

Sarı saçlarımı iri iri dalgalar halinde maşaladım. Hafif bir makyaj yapıp ten rengi bir ruj sürdüm. Boyumu beğenmiyordum. Kısa sayılabilecek bir boydu. Bilekten bağlamalı topuklu ayakkabılarımı giydim ve annemlerin yanına gittim. Hazırlardı. Çıktık. Annemler arabanın önünde oturuyorlardı ve bir şeyler konuşuyorlardı. Bende camadan dışarıdaki ağaçları seyrettim.

Geldiğimizde şık bir mekanın önünde durduk. Kapıdaki davetli listesinden ismimize baktırdık ve içeri girdik. Dolaşan garsonlar. Ayakta duran ve şarap içen insanlar vardı. Kerem Amca ve yanında duran uzun boylu Akın gözüme çarptı. Akın bir eli cebinde diğer eli şarap bardağını tutuyordu. Çok yakışıklı görünüyordu.

Babasının iş arkadaşlarıyla konuşuyor ve şakalaşıyorlardı

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.

Babasının iş arkadaşlarıyla konuşuyor ve şakalaşıyorlardı. Annem ben ve babamı bırakıp arkadaşlarının yanına gitmişti bende babamın peşinden Kerem amcaların yanına gittim. Babamla selamlaştılar. "Oooo hoşgeldiniz" dedi Kerem Amca. "Nasılsınız" dedi babamda. Sonra Akının omzuna vurdu. "Çok yakışıklı olmuşsun kerata" dedi Akına. Tanımadığım diğer adamlarlada selamlaştı ve beni gösterdi. "Kızım İrem" dedi bende gülümseyip elimi uzattım. Nazikçe elimi sıktılar Kerem Amca da bana sarıldı. "Hoşgeldin kızım. Çok şaşırdım geldiğine. İyi ki geldin" dedi bende gülümsedim. Akınlada tokalaştık.

Kerem Amca "Oğlum biraz centilmen olup İreme içecek bir şeyler getirsene" dedi Akına bakıp. Akında kafasını kaldırıp "memnuniyetle" dedi ve uzaklaştı. Babam ve Kerem Amca diğer masalara gittiklerinde masada tek kaldım. Kısa süre sonra Akın elinde iki bardakla geldi. Bana uzattı. "Teşekkür ederim" dedim ona. Karşıma geçti ve bir yudum aldı. Bende aynı şekilde.

"O adam bir daha geldi mi?" Diye sordu.
"Hayır"
"Güzel" dedi ve sırıttı.
"Ben mi" diye sordum. Konuyu başka yere saptırıyordum.
"Sana iltifat etmemi istiyorsan bunu açıkça
söyleyebilirsin" dedi bana. Garson geldi ve bize bir şeyler ikram etti. Ben açtım ama yemeyecektim.
"Amacım o değildi" dedim Akına bakıp.
"Biliyorum" dedi.
Bir süre sonra Aslı Teyze konuşma yapmak için sahneye çıktı. Sahneye Akını ve Kerem Amcayı felan davet etti. Sonra işte slayt felan yansıttılar. Pek fazla bir şey olmadı. Sonrasında herkes yavaş yavaş çıkmaya başladı. Babamlar Aslı Teyze ve Kerem Amcayı bizim eve davet ettiler. Onlar bize geliyorlardı. Ben ve Akında birbirimize bakıyorduk. "Ben eve gideceğim" dedi Akın bende ona baktım. Akın arabasına doğru yürümeye başladı. Bende "anne bende Akınla beraber gideceğim" dedim Akının arkasından gittim. Onu durdurmak için ismiyle seslendim ve bana dönüp baktı. "Sakıncası yoksa bende geliyorum" dedim ve yanından yürümeye başladım. "Gel bakalım" dedi ve aranasının kapısını açtı. Bindik ve 20-25 dakika sonra evlerine varmıştık. Eve girer girmez Akın gömleğinin ilk iki düğmelerini açtı. Bense topuklu ayakkabılarımı çıkarttım. "Ben üstümü değiştireceğim istiyorsan sen de annemin kıyafetlerinden al ve giy" dedi bende onayladım ve Aslı teyzenin giyinme odasına gittim. Fazla karıştırmadan elime geçen ilk şeyleri aldım ve giydim. Mutfağa gittim ve tezgaha oturdum. Akında üzerini değiştirip yanıma gelmişti. "Açsın galiba" diye sordu bana. Bende kafamı yukarı aşağı salladım. "Kremalı makarna yapıyorum o zaman" diye sordu. "Olur. Bende yardım ederim" dedim bende. Beraber makarnayı yapmıştık ve oturup yemek için akınların havuz başına gittik. Oturup yemeğe başladık.

"Aslında bir şey var. Senden hala bir özür bekliyorum" dedim ona. Evlatlık olduğunu söyleyenin ben olduğumu zannedip bana bağırmıştı sonuçta bunun için özür dilemesi lazımdı.

"Senin yapıp, yapmadığını hala bilmiyorum" dedi bana. "Ama o günü bilmemene rağmen bana saldırdın" dedim ayağa kalkarak. "Saldırmadım. Abartma istersen" dedi. bende sonra sessiz kalınca devam ettim. "Madem o kadar önemli bir konuydu. Neden hala aramıyorsun. Kimin yaptığını bulmaya çalışmıyorsun" diye sordum ona. Bana baktı ama cevap vermedi. Biraz olayları bir araya getirmeye çalıştım. Bir dakika...

"Akın lütfen zannettiğim şeyi yapmıyor sundur?" dedim ona. Beni anlamış olacak ki ayağa kalktı ve dibimde durdu. Kafamı yukarı kaldırmak zorunda kaldım.
"Ne yaptığımdan bahsediyorsun" diye sordu bana yaklaşarak.

"Beni kucağında taşımalar. Evime gelmeler. Hepsi plan değil mi? O gün ben uyuya kaldığımda telefonumu karıştırdın ama şifresi vardı. Sende dün odama girdin bir şeyler bulursun diye. Değil mi?" diye sordum. Sinirli ve sert bir şekilde.

"Bak Bunu yapanı öğrenmem gerekiyor" dedi bana.

"Ve sen benim yaptığımı düşünüyorsun" dedim. Kalbim kırık bir şekilde. Gözlerimin dolmasına engel olmalıydım. Yukarı baktım ve gözlerime hava verdim.

"İrem ne bekliyordun. Yani senin gibi kimseyi umursamayan birinin gerçekten yapmadığına mı inanmamı bekliyordun." dedi bana.

"Haklısın öyle. Ben öyle birisiyim. Ama senin haberin yok galiba Rüzgar söylememiş. O günü ben ağladım. Sırf senin benim hakkımdaki düşüncelerin yüzünden hemde. Sen bu ne demek biliyor musun?" dedim ve sahte bir şekilde güldüm. "Biliyorsun" dedim ve arkamı dönüp gittim. O beni durdurmadı. Bende dönüp arkama bakmadım.

Ben gittim oda seyretti.

İremin tüm bu olanları bilmesi peki ;)

Buz kraliçesi Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum