Üç Peri Kafesi

271 32 88
                                    

Yorum bırakmayı unutmayınnn<3 <3

*****

Kaç hecesi vardır beklemenin? Yanımdan geçip giden her insanla biraz daha küçülüyorum. Gözüm sürekli bugün ilk kez yürüdüğüm yolda geziniyor. Kasabaya geri dönmek istediğimi biliyorum. Serina'nın alındığını gördüğümde yutkunuyorum. Üzerindeki elbisenin kırmızı ve siyah rengi korkunç görünüyor. Yaşlı adamın gözleri sevinçle parlıyor ve sesi bir kez daha yankılanıyor. Son gelincik perileri burada! Soğuk ellerimi birbirine sürtüp gözlerimi göğe çeviriyorum. Hâlâ hatırlıyorum. Orada öylece duruyor işte. Güneş gözlerimi kamaştırsa da mavinin her tonunu ezbere biliyorum. Hâlâ alınabilir bir nefesin müjdesini verir gibi dönüyor gökyüzü. Biri onları yanlışlıkla çizmiş gibi silik bulutlar. Zaman zaman güneşi kapatıyorlar. Döndükçe gökyüzü, bulutların güneşin önünden geçip gideceğini sanıyorum. Oysa yanılıyorum. Çünkü güneşin önünden geçen her bulut alev alıyor. Gökyüzünü griye boyuyor dumanları. Unutmamız için. Unutmamız ve en nihayetinde mavinin denize ait olduğunu sanmamız için.

Lavanta perilerinin arasında duruyorum. Saç rengimizin benzerliğinden ötürü öyle karar verilmiş. Olivia'nın gerginliğini göz ardı etmek giderek imkânsızlaştığından ona dönüyorum. Ağzını kıpırdatarak bir şeyler söylüyor. Ona baktığımı fark edince bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyor sanırım.

"Lavantalar konuşuyor Maria." Anladığımı belli etmek içim başımı sallıyorum. Her peri kendi çiçeğini duyabilir. Gözlerim gökyüzünde neşeyi seçiyor. Güneşin neredeyse battığını görüyorum. Haziranın on ikisinin bitmesine çok az kaldığını biliyorum. Tam o anda pazara biri giriyor. Neden oradan geldiğini bilmiyorum ama peri kasabasına giden yolu yürüyerek geliyor. Yüzünü henüz görmüyorum ama gören insanlar hafif geri çekiliyorlar. Saygın biri olmalı diye düşünüyorum. Perilerin çoğu başını öne eğiyor. Peri satıcıları bağırmayı bırakıyor. Şaşkınlıkla gözlerimi etrafta gezdiriyorum. Zihnimdeki tüm çanlar aynı anda çınlamaya başlıyor. O bir asil değil. Ve göz göze geliyoruz. Yarım saniye içinde başımı hızla öne eğiyorum. Gökyüzünün kızıllığı tüm pazar alanını sarıyor. Ayak seslerini yaklaştığını duyuyorum. Kanatlarım arkamda titreşiyor. Pazarda yalnızca sekiz peri var.

"Adın ne?" Çatallaşmış kadın sesi tüm pazarda yankılanıyor. Olivia'nın nefesini tuttuğunu hissediyorum. Ama aynı zamanda, hemen yanımda duran Olivia'nın, rahatladığını fark ediyorum acıyla. Bana soruyor.

Ayaklarıma indirmiş olduğum gözlerimi kaldırıyorum. Gözlerim ilk önce kadının kirli beyaz elbisesinin etrafındaki yıpranmış kemerde geziniyor. Kırık saç uçlarından ışık sızıyor, gölgesi yine de benim üstüme düşüyor. Sonunda bir kez daha gözlerini görebiliyorum. İçinde ışıltısız gri bir yansımanın gezindiği siyah gözleri. Tekinsiz bir gülümsemenin varlığını hissediyorum.

"Marin, efendim."

"Adın yeterince güzel." Elini bana doğru uzatıyor. "Gel benle." Elinin üzerine çıkmamı istediğini fark etmem birkaç saniyemi alıyor. Ama periler böyle alınmaz diyemiyorum. Sayımız kadar hazırlanmış olan peri kafeslerinde kalıyor gözüm. Haziranın on ikisi bitmeden hemen önce alınıyorum. Olivia'nın bakışları ayaklarında, satıcı kadının bakışları biçtiği değerimin konulmadığı kasasında ve güneşin bakışları gökyüzündeki son bulutta kalıyor.

Claris'le karşılaşıyoruz pazarın çıkışında. Dudağının kenarı seğiriyor. İlk önce gözlerini kapatıyor, sonra başını çeviriyor. Bir kez daha göz yumuyormuş gibi tüm olanlara. Omuzlarının çöktüğünü görüyorum. Yutkunuyorum. Pazarda yedi peri kalıyor.

Mor Gökyüzü - Bir Peri MasalıWhere stories live. Discover now