Çiçek Tacı Takan Prensesler

55 18 29
                                    

Selamm! Uzun bir bölümle birlikte buradayım yine. İşler iyice karışıyor bu bölümde. Kafanızı karıştırmak istemezdim ama Marin'e 'küçük kafa karışıklığım' diye seslenen bir Claris'imiz varken bu kitapta kafanızın karışmamasını beklemek de biraz saçma olurdu.

İyi okumalar! Yorum yapmayı unutmayın<3<3

*****

"Hadi ama Marin. Peri değil misin sen?" Peri olmamın konuyla alakasını tam olarak çözemeyerek kaşlarımı çatıyorum.

"Bilmiyorum Nova. Gemiden inemem." diyorum kararsızlıkla. Oldukça cezbedici bir şekilde beni çağıran adaya doğru bakıyorum. Oradayken kendi gemime geriye dönüp dönemeyeceğimi bilmiyordum. Nova elimden tutup beni gemiden aşağı doğru çekeliyor.

"Tamam, tamam. Geleceğim." diyorum pes ederek.

"Yeterince eğlenmek için param var bu sefer." diyor gülerek. Adada koşarak ilerlerken bir yandan da beni çekiştirmeye devam ediyor.

"Çekil yolumdan çocuk." diyor birisi Nova'ya hitaben. Kendisinden en fazla birkaç yaş fazla büyük olan bir kadını hafif iterek kendine bir yol açıyor. Kabalığının farkında olmayışı beni gülümsetiyor. Hafif uçarı, fazlaca heyecanlı bu hâli bana kendimi hatırlatıyor. Adadan gelip kulaklarımı güzel bir neşeyle dolduran şarkıyı mırıldanmaya başlıyorum.

"Dans etmeyi biliyor musun Marin?"

"Neredeyse." diyorum tam bir cevap vermeyerek. "Sen?"

"Ben çok güzel dans ederim, neredeyse bir prenses kadar." Sözleriyle küçük bir kahkaha atıyorum.

"Vay canına, ben de senin ömrünün denizde gezmekle geçtiğini düşünüyordum."

"Krallığından kaçan prenseslerin hikâyesini bilir misin? Hani etrafa saçacak bir sürü parası vardır ve o kadar parayla korsanlardan bile korkmaz. O tür prenseslerden biri bizim gemideydi. Dans etmeyi bana o öğretti."

Gülüyorum. "Bir prenses kadar güzel dans ettiğine inanmalıyım o hâlde."

Nova bir yere gidip geleceğini söylüyor ve ortadan kayboluyor. Yavaş adımlarla yürümeye devam ediyorum. "Kolun kanıyor." Bir çocuk sesi duyduğumda başımı aşağı çeviriyorum. "Kanın niye mor?" Gözlerim büyüyor.

"Beni görebiliyor musun?" Küçük çocuğun yüz ifadesi değiştiğinde yüzümü buruşturuyorum. Bir çocuğa ne diyordum böyle? "Teşekkür ederim söylediğin için." deyip hafif sıyrılmış olan kolumu elimle kapatırken. Nova'yla zaman geçirirken beni bu kadar yaralamasına izin vermemeliydim muhtemelen. Çocuk cebinden bir mendil çıkarıp bana uzatıyor.

"Kullanabilirsin." dediğinde gülümsüyorum.

"Ne kadar naziksin, teşekkür ederim." deyip mendili alıyorum. Üzerine çiçek motifleri işlenmiş mendil büyük ihtimalle yolda gördüğü bir periye vermemesi gereken değerli bir şeydi. Mendili geri vermeye yeltenmek üzereyken biri sesleniyor.

"Paulie, ne yapıyorsun orada?" Büyük ihtimalle annesi olan kadının sesini duyduğumda donup kalıyorum. Beni açıkça görmeyen kadın telaşlı adımlarla buraya doğru yürüyor.

"Adın, adın Paulie mi?" diyorum şaşkınlıkla. Başını aşağı yukarı sallıyor küçük çocuk. Yutkunuyorum. Mendili sağ elimde sıkıca tutuyorum. "Mendil için teşekkür ederim beyefendi." deyip önünde küçük bir reverans yapıyorum. Kadın, Paulie'nin elini tutup endişeli bir şekilde konuşuyor.

"Niye koşuyorsun öyle?"

"Birini gördüm anne."

"Burada kimse yok Paulie. Yürü hadi."

Mor Gökyüzü - Bir Peri MasalıWhere stories live. Discover now