Aibek ile Leila

58 18 25
                                    

Uzuun bir süre bölüm yazasım gelmedi ve, ne yalan söyleyeyim bölüm birkaç sahne dışında çok da içime sinmedi. Umarım yine de beğenirsiniz. Yorumlarınızı eksik etmeyin <3

***

Kasabada düzenden sorumlu olan, yaralara hangi çiçeğin iyi geleceğini bilen, susan, hep susan ve susmuşluğuyla korkutan Claris'e;

Kasabada en çok benimle ilgilenen ama aynı zamanda en çok bana kızan, beni cezalandıran ve duygularını en çok benim yanımda kaybeden Claris'e;

Anne dediğimde ilk aklıma gelen, açık kapıları mutlaka daha da aralayan, ancak kapalı kapıları hiç çalmayan Claris'e;

Beni yalnız bırakmayı seçmiş olan kişiye;

Şu tuhaf pagenta perisine;

Yalnız kaldığın için üzgünüm ve benim yanım yerine lavanta perilerinin yanında durmayı tercih ettiğin için kızgın olmayı dilerdim. Ama değilim. Ne haddime zaten? Kim olduğundan vazgeçmiş bir peri elbette benden de vazgeçebilir. Peri pazarının çıkışında öylece satılmış yüzüme bakabilir ve arkasını dönebilir. Sürekli nasihat verip yalanlarla yaşamayı sürdürebilir. Orman yolunda hiçbir yer bulamayışımı, idamlarda öylece tek başıma dikilmemi izleyip beni kısa süreliğine karışacağım bir kalabalıktan bile ayıklayabilir. Gül festivalinde dahi evden çıkmama müsaade etmeyip tüm festivali penceremden izlememe neden olabilir.

Kızgın değilsem de kırgınım ama seni suçlayamam. Zaten pagenta perileri hep biraz fazla kırılganlardır, hep biraz fazla kırılmışlardır, tam da bu yüzden hep biraz fazla kırıp dökerler. Bu yüzden küskün değilim, suçlamıyorum da. Çünkü ben bile suçlarsam eğer seni, o zaman anlayacak kim kalır?

İyi dileklerimle, Marin.

Peri, elindeki mektubu bir kez daha okuyor. Derin bir nefes alıyor. Elini açtığında kâğıt kendiliğinden rulo haline geliyor ve yok oluyor. Claris, mektubun çekmecede güvende olduğun biliyor.
"Şu çocuk. Gerçekten de duygusal." Başını iki yana sallarken neredeyse gülümsüyor.

"Marin, değil mi?" diyor Florian. Claris mırıldanarak onu onaylıyor. "En azından mektup göndermesine izin verecek kadar iyi birinin yanında."

"Yine de bir korsanın yanında Claris. Gerçekten için rahat mı?" Florian sorduğu sorunun cevabını çok iyi biliyor. Aynı zamanda onu özlediğine de öyle. Marin'i, kahkahalarıyla tüm şehri büyüleyen o periyi özlüyor. Kavak ağacının önünden geçen herkese adıyla seslenip kavak ağacının tepesinden selam veren ve böylece herkesin daha az yalnız olmasını sağlayan ama kışın orman yolunun başında beklerken en sonunda yapayalnız kalan o periyi tüm kasaba özlüyor. O olmadan en dolu sokak olan birinci yıl perilerinin sokağı bile bir şekilde ıssız görünüyor.

"Böyle her şeyden habersiz olmamalıydı." diyor Claris. Bir cümle için tekrar dudaklarını aralıyor ama Florian'ın onu dinlemediğini fark ettiğinde susuyor. Gözlerini takip ettiğinde Florian'ın apaçık bir şekilde Marin'in mektubunun olduğu çekmeceye baktığını görüyor.

"Kötü oldu değil mi?" Florian, gözlerini çekmeceden çekmeden başını kaldırıyor ve o anda ne yaptığının farkına varıyor. Hızla gözlerini de çekmeceden ayırırken çok geç kalmadığını umuyor.

"Ne kötü oldu?"

"Marin'den mektup geldiğini bilmen. Mektup yazabileceğini bildiğinden sen de bekleyeceksin şimdi."

"Ben, beklemeyeceğim." Açıkça yalan söylüyor Florian. Daha Claris mektubu açmadan önce bu mektubun Marin tarafından yazılmış olma ihtimalini düşünmüş, kendisine de bir tane yazabileceği kadar yakın olup olmadıklarını kafasında tartmıştı. Cevabı hayır olan bu sorunun cevabını değiştirebilmek için zamanda geriye uçmayı ne çok isterdi şimdi.

Mor Gökyüzü - Bir Peri MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin