10: senin için sadece ufak bir kaçamak olduğumu düşündüm.

785 127 35
                                    

kitaba devam etmemi isteyen herkes ne bir yorum ne bir oy atmış. hatta önceki bölümleri okumamış bile. teşekkkkürler <3

-

her zamanki gibi bir gündü. anormal hiçbir şey yoktu. ancak sonra şu hayatımı karartan stüdyonun kırmızı kapısından geçtim. cidden bu kapı ne kadar iç karartıcıydı böyle? görünce bile daralıyordum.

bana söyleyeceğin şeyler olmalıydı. mutlaka olmalıydı. çünkü biliyorsun -belki de bilmiyorsun- benim de duygularım var. kırılıyorum yani. aptal.

ben senden bir hamle bekliyordum sadece. sen de hiç olmadık bir anda geldin. çekimler başlamak üzereyken sinirle önlüğümü almaya gittiğimde kolumdan çekip durdun. sana tabii ki izin vermedim. demek isterdim ama izin verdim. çünkü ben senin aksine birine değer verdiğimde ona kıyamıyorum. annelik duygusu gibi bu. gerçektn yoongi.

seni bir annenin bebeğini sevdiği masumlukta seviyorum. bu beni üzüyor evet ancak yapabilecek bir şeyim yok. ota da konuyor yoongiye de konuyor.

sana daha çok sinirlenmeyeyim diyorum ama engelleyemiyorum işte. tekrar beni tutup çekmeler falan. ne oluyor min yoongi? hayırdır yani?

ben, istediğin zaman kenara çekip daha sonra bırakacağın bir oyuncak mıyım? anlaşılan senin gözünde öyle çünkü sürekli aynısını yapıyorsun. sürekli. ben bundan öyle usandım ki. bu sefer beni çekip öptüğünde sana karşılık vermedim. şaşırdığım ya da şoka girdiğim için değil. gerçekten bundan bunaldığım için ve bu beni öyle iyi hissettirdi ki, sana karşı koyarsam daha mutlu olacağımı düşündüm.

hayır demeyi öğrenmeli ve kendimi en acısız şekilde bu hikayeden sıyırmalıydım.

ancak ben senden sadece bir 'özür dilerim' duyabildim. senin kapasitende birine göre bu gerçekten büyük bir şey olabilir ama benim için yeterli değildi. anlayamıyor muydun? beni ne kadar kırdığını ve gerçekten bir tercih yapman gerektiğini. anlamadığın belli oluyordu zaten. sana tokat atmak istedim. bağırmak ve sana vurmak. hiçbirini yapamadım. orada öylece dikildim ve birazdan gelmesi olası göz yaşlarımı engellemeye çalıştım. pek başarılı da değildim. her zaman olduğu gibi.

öylece arkamdaki dolaplara yaslandım ve ağlamamak için kendimi sıktım. beni ağlatmaktan yorulmuyor muydun? zaten içim çıkana kadar ağlıyordum. daha fazla ne istiyordun benden? tükendiğimi görmek yetmemiş miydi?

yetmemişti sanırım.

senden uzaklaşmak adına yaslandığım dolaplardan güç alarak kalktım ve stüdyoya geri döndüm. tezgahların olduğu alana gittiğimde herkes beni izliyordu. yine eskisi gibi olmuştu işte.

yine benimle dalga geçtiğin için ağlıyordum. bu sefer de duygularımla dalga geçtin. -yaşanıp bitmiş olsa bile bunu yazarken de ağlamama engel olamadım.-

buradaki tek destekçim olduğunu bildiğim sooyoung yanıma gelirken endişeli görünüyordu. bana birkaç şey sordu ancak ona tek söyleyebildiğim 'kameramandan beni çekmemesini ister misin?' oldu. beni onaylayarak adamın yanına gittiğinde o adam da bana acımış olacak ki, kabul etti.

program başladı, menüler söylendi. tüm bunlar yapılırken sadece sessizce göz yaşlarımı akıttım. ne kamera beni gördü, ne ben seni. kameramansa sadece, yemeğimi yaparken titreyen küçük ellerimi çekti.

beni böyle gördüğün için mutlu olmuş muydun? çünkü minhyuk pek de üzgün görünmüyordu. gece onun yanına gitmiş olmalıydın. belki de haklısınıdır. minhyuk istediğin her şeye sahiptir.

çok yakışıklı, -ben hariç herkese- iyimser ve sevecen.

tam senin isteyeceğin özellikler. senin yanına da yakışıyor. tencere kapak resmen.

bu yüzden senin için sadece ufak bir kaçamak olduğumu düşündüm. belki de minhyukdan sıkıldın ve bir süre için sana yeni bir heyecan gerekti. ve sonra bu heyecanı alınca ona geri döndün.

berbat bir tahminci olmasam bu dediklerime inanacaktım. böyle bir şey yapman imkansız gibi görünüyordu yoongi. çünkü bilirsin minhyuk sana böyle izin verecek kadar salak birine benzemiyor. -evet evet ben salak biriyim.-

servisleri sizin önünüze getirirken kirpliklerimin ıslaklıkları hâlâ üzerindeydi. silmeyle uğraşamazdım. zaten yemeklerimi ucu ucuna yetiştirmiştim. sunumuma özenmedim bile. öylece tavadan aldım ve tabağa çıkardım. olması gerektiği gibi değildi işte. bu belki elenmeme yol açacaktı.

umarım elenir ve seokjin hyungumun kucağına geri dönebilirdim.

bunu gerçekten istiyorum yoongi. buraya gelmeden önceki heyecanım yok. senin yanında bir restorantta çalışmak için kendini buralara sürükleyen park jimin gibi hissetmiyorum artık. ve sen bunu bilmiyorsun. benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun işte. sadece ilk öpücüğünü çaldığın bir oğlanım.

eminim ilk öpücüğüm olduğunu da bilmiyordun.

kendi puanımı aldıktan sonra tabaklarımı toplayıp tezgahıma geri döndüm. önlüğümü çıkarıp askılığa astım ve diğer yarışmacıların sunumunun bitmesini bekledim. burnumu çekmek de istiyordum ve işte yayındaydık. yapamazdım.

tüm bu şeyler bittiğinde ve kapanış yapıldığında yönetmenden bir 'kestik' nidası çıkmıştı. programın başından beri gitmeyi beklediğim an gelip çattığında hızla soyunma odasına gitmiş ve çantamı almıştım. bana seslenen sooyoungla bile vakit kaybetmeden şu gıcık, kırmızı kapıdan çıkmış ve otele gitmek amaçlı bir taksi çağırmıştım.

ancak sen yine bana izin vermedin. arkamdan adımı çağırdın. ve ben yine sana izin verdim.

çünkü sana aşık bir aptalım ve ne zaman çağırsan gelirim.

-

nasılsınız :(

ben yeni bir yoonmin yayınladım, adı seesaw. bence hoşunuza gidebilir gibi :(

yoonminle kalın♡

cooking studioWhere stories live. Discover now