19: ellerimden akan kanlar, akıttığım göz yaşların kadar değerli değil.

630 83 61
                                    

geldik finalden önceki son bölümümüze. psikolojik betimlemelerini elimden geldiğince yansıtmaya çalıştım. umarım anlaşılır bir şekilde olmuştur. biraz kendinizi hasta birinin yerine koyun. bu fici yazmaya başladığımda her ne kadar yoongiye kızsamda bunun normal bir sevgi olmayacağının hep farkındaydım. o yüzden siz de ona kızmayın lütfen. iyi okumalarr... finalde görüşmek üzere. 


-


zaten bitmek üzere olan defterime yazdığım son kelimelerin ardından kapağını kapatmış, evimizin oturma odasına gidip baştan okumak istemiştim. her şeyi geride bırakmaya hazırdım. bu yüzden kapağını narince okşadığım defterin ilk sayfasını açtım. yoongi için yazdığım onca şeyi tekrar ve tekrar okudum. yaşadığım üzüntüleri tekrardan hatırladım. bana yaşattığın onca kalp kırıklığına tekrar tekrar şahit oldum. ancak hiçbirine ağlamadım.

beni büyüttüğünün farkına vardım.

ağladım. saatlerce ağladım belki. kimse gelmedi. daha sonra kendi derdimi unutup seokjin hyunga bir şey oldu sandım. telefonumun sessizde olduğunı görünce gelen cevapsız aramalara baktım. elliden fazlaydı. ve çoğunluğu minhyuktandı.

kanım dondu. yoongiye bir şey olacak düşüncesiyle ellerimi kontrol edemez oldum. yine de 'geri ara' yazan yere dokundum titreyerek. ancak beklediğim şey kesinlikle minhyukun ağlayarak "yoongi, hayır yapma. yalvarırım." demesi değildi.

neden yanıma gelmediğini anladım. beni bıraktığını düşünürken, gerçekten bıraktığını anladım. yere çöktüm hemen. minhyukun karşı taraftan ağlayarak; yoonginin intihar etmek üzere olduğunu, yardım etmem için yalvarmasını dinledim önce. mantıklı düşünebilecek seviyede bile değildim. refleks miydi artık adını çağırmam. çünkü kontrol edemiyordum.

karşı taraftaki ağlamalar kesilip yerini haşırtılara bıraktığında gerginlikle yerimde kasıldım. daha sonra anladım ki telefonu aşağıya sürüklemiş. hışırtılar kesildiğinde ise tüm dünyam yıkılmıştı.

kısıkça özür dileyen sesini hıçkırıkları böldü. sessizce ağlarken burnunu çekti. kendine gelmesi için zaman tanıdım ancak ben kendimde değildim ki. ne yapacaktım? ne yapacaktık?

"jimin" dedi. nefessiz karşılık verdim ona. "yoongi." sessiz ağlayışı haykırışlara döndü. pişman oldum. onu orada bıraktığım güne pişman oldum. yapmak istediğim oyuna. basit gururumdan dolayı geldiğimiz hâl yüzünden pişman oldum. yoongiyle birlikte ağlamaya başladığımda nefessiz kaldığını hissediyordum. "ne yaptın..." dedim. "ne yaptın kendine aşkım."

nefes almaya çalıştı. yoongi bu hâldeyken aldığım nefesleri bedenim kabul etmedi. elimi kalbime bastırdım. toparlanması için bekledim ama kendi yaptığı dağınıklığı annesine toplatan küçük çocuklar gibi, toparlanması için yardım etmedim. bu dağınıklığı toparlamaya hangi annenin gücü yeterdi?

"gittin." dedi. konuşmakta o kadar zorlanıyordu ki, ne kadar zamandır bu halde olduğunu kestirmek çok zordu. "yoongi, yemin ederim gitmedim. gitmed-.." sözümü net bir şekilde kesti. "hayır."

ne dersem diyeyim inanmayacağını anladım. pes edecektim yine. ben hep korkan taraftım. ben hep pes edecektim. "jimin, neden gittin?"

tekrar gitmedim demek istedim. daha ne kadar yalan söyleyecektim? gitmiştim yoongiden. geri dönmek için şansım var mıydı bilmiyordum hiç. yine de bilsin istedim. "hiç gitmedim senden yoongi. hep seninleydim."

yalan söylemek istedim. bir kere olsun yalancı olayım dedim. ben hiç yalan söyleyemedim yoongiye. sevdiğiniz birine yalan söyler miydiniz? ağlamam şiddetlenirken, "sakın ağlama." dediğini duydum. böyle bir durumda bile beni düşünüyordu. sevmediğin birine böyle yapmazdın. beni sevdiğini zaten biliyordum. ama bu sevgiyi ölçememiştim hiç. şimdi anlamıştım. ne kadar sevdiğini, ancak kırarak sevmeyi bildiğini. "sakın ağlama, dayanamam. lütfen jimin."

cooking studioWhere stories live. Discover now