17: beni biraz daha istemeni istedim.

824 103 111
                                    


bu bölüm belki sizin için hiçbir şeyi açıklamayacak. ancak final bölümüne saklamak istedim. çünkü finali yoonginin ağzından okuyacağız.

aklınızda tek bir soru bile kalmaması için merak ettiklerinizi ve cevabını kesinlikle öğrenmeliyiz dediğiniz olayları bu satıra bırakırsanız sevinirim. (minhyuk olayları hariç)
hepsini yoongi, bizzat cevaplayacak.

şimdi jiminin mutluluğunu okuyalım. çok üzdüm onu...
italik yerler günlük kısmı devamı normal akış. iyi okumalar <3

+

en son sana tekrar döndüğüm günü anlatacağımı söylemiştim yoongi ama hayır, hiçbir şey birazdan söyleyeceğimden daha önemli olamaz.

şöyle ki, yarışma boyunca ilk defa yalnız olmadığımı hissetmiştim. üzülmeyeyim diye telefonumu kapattığım o zamanlarda, sosyal medya üzerinden bana destek olan onlarca kişi varmış ve ben fark etmemişim. silmekten tahriş olan gözlerimi fark etmişler yoongi. inanabiliyor musun? bunu anlamamı sağlayan da seokjin hyungdu. çünkü senden uzaklaştığımda ve yeni bölüm yayınlandığında, insanların artık bir açıklama beklediğini söyleyen mesajlarını okuyan oydu.

bunun üzerine ben de bir canlı yayın açtım.

yayını açtığımda gelen katılımcı sayısı beni ve seokjin hyungumu şaşırtırken cidden ne yapacağımızı bilemedik. altı bin kişiyi aşkın kişi beni izliyordu. televizyondan da izliyorlardı zaten deme sakın. çoğu kişi mesaj yazmaya ve soru sormaya da başlamıştı. canlı olması daha gericiydi. tabii herkese merhaba demem gerektiğini biliyordum. bu yüzden seokjin hyungun dürtüklemesiyle genel bir sohbet içine bürünmüştüm. en sevdiğin renk, en sevdiğin yemek gibi soruları cevaplıyordum. taa ki birinin yazdığı şeyi gördükten sonra.

susmak zorunda değilsin.

bunu okuduktan sonra gözlerim dolmuştu yoongi. insanlara her şeyi tüm gerçekleriyle anlatmama kızar mıydın? bilemiyorum. o an seni düşünecek bir konumda değildim. anlayanlar vardı ve merak ediyorlardı. yönetmen kestik dedikten ve kamera kapandıktan sonra ne olduğunu merak ediyorlardı. tuvaletlerde ağladığımı merak ediyorlardı. belki, beni öptüğünü merak ediyorlardı.

bunların arasında her şeyi anlayanlar da vardı. minhyukla aramdaki rekabetten dolayı zorbalığa uğradığımı ve karşı çımmam gerektiğini söyleyenler...

ben de artık susmak yerine her şeyi en başından anlattım.

bana nasıl davrandığınızı. yapılan haksızlıkları. ağladığım tüm o zamanları. ağlattığınız tüm o zamanları. yemeklerimi mahvettiğinizi. en önemlisi de, sana nasıl aşık olduğumu. tırnaklarımı avcumun içine batıra batıra anlattım yoongi. nefessiz kalıp ağlamaktan gözlerim kızarana kadar anlattım. ancak o kadar rahatladım ki, değdi dedim içimden. tüm bunlara değdi. kimsenin beni sevmediğini düşündüğüm ve umutsuz olduğum tüm zamanlar geçti ve herkesin sevgisini en derinlerime kadar hissettim.

unuttuğum tek şey bencil olduğumdu.

herkesin sevgisine sahiptim ama umursadığım sadece senin sevgindi.

öyle ki, sana isyan etmiştim. neden beni öptükten sonra minhyuka gittiğine dair hesap sormuştum. şimdi, söylediklerini hatırlayınca bile içim sızlıyordu yoongi. ve ben öyle uç noktalarda düşünüyordum ki, finale kim kalırsa kalsın insanları bu söylediklerime göre oy vermemeleri hakkında tembihlemiştim. canlı yayını kapattıktan sonra yapacaklarını onlar bilirdi ama ben uyarımı yaptım değil mi? minhyuk sabote ettiğimi söylerse diye önlemimi alayım dedim.

neyse yoongi. demem o ki, yarın gayet güzel bir şekilde döneceğim stüdyoya. canlı yayın gündem olduktan sonra izleyeceğinizi düşündüm. ve gördüğünüz andaki surat ifadelerini hayal ediyorum. hayal edince de bu odada ilk defa ağlamaktan başka bir duygu değişimi yaşadım. kahkaha attım. inanılmaz geliyor de mi. seokjin hyung bile gülmekten çatladı. öyle ki, dışarıya soju ve tavuk almaya gitmişti. keyif yapıp bu olanları kutlamamız gerektiğini söyledi ve gitti.

ve seokjin hyungun kısmını yazınca da kapı çaldı. gelince devam ederim yoongi. tavuk yiyip keyiflenmem gerek.

+

kalemi defterin arasına bırakıp masanın başından ayrıldım ve kapıya yöneldim. seokjin hyungun bu kadar hızlı gidip gelmesine şaşırmıştım doğrusu. kaybolacağını düşünüyordum. kapıyı açtığım anda içeri doğru itildiğinde gelene bakmıştım. karşımda görmeyi -kesinlikle- beklemediğim tek kişiydi.

üzerine giydiği takımı ve hafif gevşemiş kravatıyla, karşımda tüm ihtişamıyla duran min yoongi.

yüzündeki sinirli ifade ve alkol kokusu dikkatimi çeken ilk şey olurken, hamle yapmama izin vermeden ellerini belime yerleştirmişti. ne olduğunu anlayamadan bana sarılmaya başlamasıyla şaşıp kalmıştım. manyak mıydı bu? ne diye sarılıyorduk şimdi birden.

yine de bu soruları bir kenara itip kollarımı bedenine sardım. bu fırsatı kaçıramayacaktım. uzun bir süre böyle kaldığımızda artık geri çekilecektim ki, hayatım boyunca asla göremeyeceğim, hatta hayal bile edemeyeceğim bir şey oldu.

min yoongi, bana sarılırken omzumda ağladı.

sebeni sormadım. ben ağladığımda o bana yapmamıştı ancak ben ellerimi yavaşça sırtını okşamak için hareketlendirdim. biraz rahatlaması için ona izin verdim. kapıyı da kapatıp bizi, biraz içeri doğru ilerletmeye çalıştım. bu sayede yoongi de biraz sakinlemişti. yatağa oturduğumuz anda kendini bırakıp beni de yanına çekmesiyle ne yapacağımı bilemedim. sarılıp ağlamaya devam ediyorken ben de sebebini bulmaya çalışıyordum.

hemen bulamasam da bir süre sonra canlı yayında söylediğim şeylerin kalbini kırmış olabileceğini düşündüm. hemen pişman oldum. kalbini kırmak istediğim için özür dilemeye bile hazırlanmıştım. ancak kafasını kaldırıp derin bir nefes aldıktan sonra "seni seviyorum jimin." demişti.

uğradığım şokun etkisiyle kelimelerimi bir bir yutarken öylece yüzüne bakıyordum. beni mi seviyordu? seven insan böyle yapar mıydı?

burnunu çekip sakinleşmeye çalıştı. yandaki peçeteyi kullanıp biraz daha kendine geldiğinde konuşacağını anladım ve bitirene kadar sessizce bekleme kararı aldım. "yaptığım her şey için özür dilerim senden. biliyorum yapacağım hiçbir açıklama kalp kırıklıklarını gideremez. ama seni çok sevdiğimi bil. seni çok seviyorum jimin. tahmin edebileceğinden de fazla."

gözlerimin içine duygulu duygulu bakarken dudaklarına dokundu gözlerim. bir saniye bile beklemeden dudaklarımız birleştirirken, ilk atılan taraf ben olmuştum. pembe, ince et parçalarını kalın, kırmızı dudaklarım arasında sıkıştırıp emdim. yoonginin elleri belimi sıkıp bedenimi kucağına çekmişti. ellerim yastıkta iki yana denk gelecek şekilde dururken bir yandan da öpüşmeye devam ediyorduk. kucağına iyice yerleşip öpüşmeye devam ettiğimiz sırada gözyaşlarımın tuzlu tadını dudaklarımız arasında hissetmiştim. yoongi de anlar anlamaz dudaklarımı kısa bir süre daha emip ayrılmış ve okşadığı yanaklarımdaki yaşları silmişti. kucağında olan bedenim neredeyse titreyecekti. yoongi de ağlamaya devam ettiğinde, kelimelerimizin tükettiğini hissetmiştim.

"neden benden vazgeçtiğini düşünüp durdum jimin."

kaşlarım anında çatıldı. "ben mi senden vazgeçtim? minhyuku tercih eden de ben miydim? yoongi, tek isteğim beni öpmendi. öpmen, sarılman, sevmen. ama sen ittin beni. sen ne kadar ittiysen ben gittim. çekmek istedin ancak yine gittim çünkü beni biraz daha istemeni istedim."

kafasını üzgünce sallayıp gözlerini yüzümden çekti. "ve ben en iyi yaptığım şeyi yapıp kaçtım. çok pişmanım."

omuzlarımı silktim önemli değilmiş gibi. "şimdi kolların arasında olmam yeterli yoongi. hiçbir şeyi açıklamak zorunda olmadın. olmayacaksın da. çünkü bu hikayede başındam beri senin aşkına susamış olan benim. hep bendim."















cooking studioWhere stories live. Discover now