1 x Tweet

42.6K 2.3K 642
                                    

Koç - Bölüm Bir  : Özgür Çalhan  Faciası

Düne kadar hayattaki en büyük rezilliğimi sorsanız, size gün içinde yaşadığım ufak şeyleri anlatıp en büyük rezilliğim derdim. Ya da ablamın kaynanasının dedikodusunu yaparken ona yakalanmamı falan söylerdim. Ama dün havaalanında yaşadığım Özgür Çalhan faciası benim için zirveye adını yazdırmıştı. 

Evet futbol sevmezdim, takip falan da etmezdim. Ama yakışıklı futbolcuları tanırdım hep. Özgür Çalhan'ı ise tanıyamamıştım... Instagramda 'Bir insan nasıl bu kadar yakışıklı olur ulan?' diyerek fotoğraflarına hayranlıkla baktığım adamı tanıyamamıştım. Bence bunun iki sebebi vardı; ya ben çok yorgundum ya da o fotoğrafları ile oynuyordu.

"Çık artık şu yorganın altından." diyerek odama bininci kez dalış yaptı ablam. Dün yeni evimize gelir gelmez utanç içinde yatağa saklamıştım kendimi. Ne evi gezebilmiştim ne de çevreyi. Sanki biri beni çevirip 'Sen Özgür Çalhan'ı nasıl tanımazsın?' diyerek bana dalacakmış gibi geliyordu. "İstemiyorum." diyerek kafamı yastığıma gömdüm. Üzerimdeki yorgan çekildi. "Sınavına yaklaşık dokuz ay var ve sen hala yatıyorsun Vera." dedi ablam bıkmadan. Kafamı yastıktan kaldırdım ve sinirli gözlerle ona baktım. "Ya sen kocanın yanına gitsene!" diye cırladım sinirle. "Evlendin ama hala bizimle yaşıyorsun git be artık." diyerek devam ettiğimde kafama vurdu. "Salak salak konuşma. Bak biz Efe ile ev  bakmaya gideceğiz. Sende kalk anneme yardım et. Dünden beri evi toplamaya çalışyor kadın." dedi ve benim itiraz etmeme izin vermeden odadan çıktı. Sinirle baktım arkasından.

Efe eniştemin bürosu İstanbul'a taşınınca ablamında Bursa'dan taşınmak zorunda kalacağı fikri anneme dank etmiş ve derhal İstanbul'a taşınmamız için emir vermişti. Yıllık düzenimiz ablamın itirazlarıyla birlikte ablam yüzünden bozulmuş olsa da bu durumdan memnunduk aslında. İstanbul'a aşık olan bana yaramıştı bu durum. Birde ablam evden gitse her şey daha güzel olacaktı. 

Yorganımı tepinerek üzerimden attım ve yatakta dizlerimin üzerinde doğruldum. Koliler ve bavullar ile dolu odama göz devirdikten sonra yataktan zıplayarak indim ve odadan çıktım. Koridorda karşılaştığım babam alayla baktı bana. "Hayret çıkmışsın ininden?" diyerek alayla sorduğunda kaşlarımı çatıp ona cevap verecekken "Kış uykusuna yattın sanmıştık." diyerek arkasından annem belirip bana laf sokunca gözlerimi kıstım. "Elinizde tek çocuk ben kaldım değerim bilinmiyor. Yazıklar olsun." diyerek onlara kınayan bakışlar attım. "Git odanı topla tek çocuk." diyerek mutfağa girdi annem.

"Beni sevmiyor değil mi?" diyerek yavru köpek bakışları attım babama. Babam kafa sallayıp annemin arkasından mutfağa girince göz devirerek mutfağa girdim. "Okulun açılmasına az kaldı. Ne zaman sanayiye veriyorsunuz beni?" diyerek sandalyeye oturup yarısı yenmiş kahvaltı sofrasına baktım. Kahvaltı yapmayı sevmezdim zaten. "Vera terlik mi istiyorsun annem?" diyerek elleri belinde bana döndü annem. Masumca gülümsedim ve ayağa kalktım. "Ben en iyisi odama gideyim." diyerek mutfaktan çıktım.

Sanayi meselesi annemin beni, sınava çalışmazsan seni sanayiye veririm, demesi ile çıkmştı. Ben ise sınava çalışmak istemediğim zamanlarda bunu dile getiriyordum. Sonunda ise annemle ufak bir kovalamaca yaşıyorduk.

Odama girdikten sonra kapıyı kapattım ve yatağımın üzerinde kaybolmuş telefonumu bulup şarkı açtıktan sonra açık valizime yöneldim. Askılarıda önüme çektikten sonra valizin en üstündeki kıyafetleri askıya astım. Beşiktaş formaları karşıma çıkınca derin bir nefes aldım ve onlarıda astım. Bir zamanlar babam beni Beşiktaş'lı yapmak için para teklif etmişti. Bende paranın köpeği bir insan olduğum için kabul etmiş, gittiğim ve izlediğim her maçtan sonra babamdan para koparmaya devam etmiştim. Sonra Beşiktaş'lı olmadığım ortaya çıkmıştı ama babamın al paranı gel maça süreci devam etmişti. Bir gün benimde onun takımını tutacağımı ve bu mirası çocuklarıma da bırakacağıma dair inancı tamdı. 

Ben ise futbolu asla sevmiyor, sadece yakışıklı futbolcuları tanıyordum. 

Yeni sezon formasının arkasında Özgür'ün soyismini görünce gözlerim kocaman oldu. Yaşadığım an aklıma gelirken, bedenime sıcak bastı. Neden bu olay ablamın başına gelmemişti ki? Yani benim tek günahım oradan geçmekti, bedeli bu olmamalıydı. Peki ya ablam? Onun bana yaptığı her hareket günahtı.

Odanın kapısı açıldı ve annem girdi. "Okul formanı almaya gideceğiz, gelecek misin?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. "Sen hallet anniş. Baksana benim işim çok." dediğimde kafa  salladı. Yanıma gelip kocaman öptü yanaklarımı. "Hadi kolay gelsin sana."

Annem odadan çıktıktan sonra formanın arkasına bakmadan astım. Pazartesi okul açılyordu, cumartesi ligin ilk maçı vardı. Bugün ise günlerden perşembeydi. Babam bu sezon ikimize de kombine bilet almıştı. Karşlığı ise ben ehliyet alınca bana araba almak kadar büyük bir şeydi. Yani maçlara gitmeme ihtimalim yoktu. 

"Özgür o kadar insan arasından beni görecek değil ya... Korktuğum şeye bak." diye mırıldandım kendi kendime. Gider maçımı izler, sezon sonu ehliyetimi alınca paşalar gibi de arabamı alırdım. Telefonuma bildirim gelince alıdım yerden. Gelen bildirim ile kocaman oldu gözlerim.

"Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek lan liked?" diyerek bildirimin üzerine tıkladım ve attığım tweetin açılmasını bekledim. Haftalar önce 'Yılmaz Çalhan bay amcacığım siz ve oğlunuz Özgür Çalhan ile beraber basketbol oynayabilir miyiz? Hiç öylesine...' diye tweet atmıştım ve etiket atmamama rağmen Özgür bunu görmüştü.

"Yuh." dedim şaşkınlıkla. Tweetin altında bir yorum çıktı o anda. 'Babamın bu isteği seve seve kabul edeceğinden eminim. Yeri ve zamanı sana yazarım.'

"Allahım ben uyanmamış olabilir miyim acaba?" diye sordum gözlerimi tavana dikerek. Kabul etmişti resmen lan. Gözlerimi tavandan çekip kapattım ve kendimi dürttüm. Gözlerimi açtığımda tweet hala karşımdaydı. Özgür'ün adının yanındaki mavi tik ile trollenme ihtimalimi hemen eledim. Beni havaalanından hatırlamış olabilir miydi? Yok artık! Profil fotoğafıma kaydı gözlerim. Yüzüm belli olmuyordu. Derin bir nefes aldım. Beni tanımamıştı. Havaalanı ihtimalini de eleyebilirdim. Alt tarafı bir hayran sevindirmek istemişlerdi muhtemelen. Yani beni. Kafama dank eden gerçek ile gözlerim yeniden kocaman açıldı. 

"Hass..."

Siktir! Yılmaz Çalhan ile basketbol mu oynayacağım ben? 

Hemde bir elli boyumla?

KOÇOù les histoires vivent. Découvrez maintenant