4 x Süper İkili

32K 2.3K 280
                                    

Koç - Bölüm Dört : "...hala bana aşık olduğunu düşünüyorum."

Bugün büyük gündü. 

Günlerden pazardı. Bu da Yılmaz Çalhan ile basketbol oynayacağız demek oluyordu. O heyecan ile sabah altıda kalkmıştım. Sonra bu kadar erken kalktım boşa gitmesin diyerek annemlere kahvaltı hazırlamıştım, ki bu dört saat sürmüştü buradan mutfak konusunda beceriksiz olduğumu anlayabilirdik, sonra da Efe abime haber verip kahvaltıya çağırmıştım. 

Saat on birde banyoya girmiştim ve hazırlanmıştım. Şimdi ise odamdaydım, sırt çantamın içine ne olur ne olmaz diye şort ve tişört kattım. Daha sonra aynada kendime baktım. Üzerimde siyah tayt ve siyah crop vardı. Saçlarımı balık sırtı yapmıştım. "Vera!" diye bağırdı ablam. Beni onlar bırakacaktı. Parfümümü sıktım hızlıca. Daha sonra onu çantama attım ve hızlıca odamdan çıktım. Annemlere gerçeği söylememiştik. Ablamlar ile dışarı çıktığımı sanıyorlardı.

Onlara gözükmeden beyaz sporlarımı giydim ve kendimi evden dışarı attım. Kalbim hızlıca çarpıyordu. Sonunda Akatlar'ın önüne geldiğimizde ablamlara veda ederek arabadan indim. Bir olmasına beş dakika vardı. Kocaman kapının önünde Özgür Çalhan'ı görünce dudaklarımı yaladım. Yollarımı mı gözlüyordu şimdi de?

Hızlıca süzdüm onu. Siyah şort ve beyaz tişört giymişti. Sırtını ve kafasını duvara dayamış, kolları önünde bağlıydı. Derin bir nefes aldım ve yanına yürüdüm. Hissetmiş gibi kafasını duvardan çekti ve bana baktı. Gülümsedim. "İlk kez karşılaşmadık." diye mırıldandı alayla. Kafa salladım. "Sanırım böylesi daha iyi." diye mırıldandım. Güldü. "Tam anlamıyla tanışalım artık. Ben Özgür Çalhan." diyerek elini uzattı. Yüzünde karizmatik bir gülüş vardı. İç çekmek isteğimi bastırdım ve gülüşümü daha çok büyütüp elini sıktım. İçimde ne bir elektirklenme oldu ne de başka bir şey. "Vera." 

"Babam bizi bekliyor Vera. Hadi." diyerek elimi bırakmadı ve yürümeye başladı. Arkasından sürüklenirken şaşkınca ellerimize baktım. Elimi bıraksaydı bari. "Sana buraları gezdireceğim."  dedi yürüşünü yavaşlatırken. Yan yana geldiğimizde elimi çektim. Biraz daha el ele kalsaydık buradan ölüm çıkardı. "Hayır demem." diyerek gülümsedim. Basketbol maçlarında gördüğüm o sahanın kapısının önüne geldiğimizde durdum. Kalbim yeniden olması gerektiğinden hızlı atmaya başlamıştı.

"Bu kadar heyecanlanma. Babam da normal bir insan." dedi Özgür normal bir şekilde. Gözleri yüzümde dolanıyordu. "Baban benim idolüm." dedim hızlıca. Allah'ın bildiğin kuldan saklayacak değildim. "Gel hadi, seni sevecek." diyerek kolumdan tuttu ve içeri soktu. Yılmaz Çalhan görüş açıma girdi o anda. Derin bir nefes aldım. Bizi gördüğünde elindeki basketbol topunu bıraktı. "Hoş geldin." dedi samimi bir gülüş ile. Onun önünde durduğumda beceriksiz bir gülüş attım. "Hoş buldum." dedim hızlıca. Başka ne denilirdi ki? Ablamla prova yapmıştık ama hepsini unutmuştum. "Nasılsınız?" dedim sonra birden. Güldü. 

Allahım Yılmaz Çalhan ile konuşuyordum ve o gülüyordu.

"Ben iyiyim de sen sakin ol biraz." dedi tatlı bir şekilde. Elimi yüzüme attım ve güldüm. "İyiyim." dedim derin bir nefes alarak. "Senin gibi gençlerin beni tanıyor olması büyük gurur verdi bana. Ben unutuldum sanıyordum." dedi Yılmaz Çalhan gülerek. "Olur mu öyle şey? Sizin gibi bir basketbol efsanesi unutulmaz." diyerek masumca gülümsedim. Oda benimle birlikte gülüşünü büyüttü. 

"Siz deme artık. Yılmaz amca de. Rahat olalım." dediğinde içimden sahanın etrafında turlayarak 'Yılmaz Çalhan bana amca de dedi' diye bağırararak dolaştım. Dışımdan ise kafa sallamıştım. Beni tanımak adına sorduğu birkaç sorudan sonra, çantamı tribünlerden birine bıraktırmıştı. Yılmaz amca, böyle demek ciddi anlamda çok tuhaftı, yanına bir adam çağırdı. Adama fotoğrafımızı çekmesini söyleyince şaşırdım. Beni aralarına aldılar. Yılmaz amca elini omzuma atarken, Özgür elini belime sarmıştı. Kalbim daha da hızlandı. İkisi ile de beni tek çekti adam. Acaba şuan bir hayır işi olabilir miydim?

KOÇDonde viven las historias. Descúbrelo ahora