Bölüm 15 - Avcı Dostlar

82 12 50
                                    

Kilitli kapının ardından seslendi. Cevap alana dek geçen her salise, yüreğini gümletmek için yeterli bir süreydi. Yakalanmış mıydı? Bir avcı, saklı soyların varlığını öğrenen insanlara ne yapardı? Hiçbir şey bilmiyor, kendine sürekli yanlış bir şey yapmadığı yönünde telkinde bulundu. Neticede avcılar bir nevi polis sayılırdı. Bu konuda pek fazla bilgisi olmasa da aynı topraklarda yaşamaya başlayan farklı soylar arasındaki gerilimi azaltan yalnızca avcılarmış gibi görünüyordu.
Kapının öte tarafındaki Erman'ın sesini işitince rahatladı. Gelen, korktuğu kişilerden biri değildi. Kapının kilitlerini açtı ve karşısında insan yerine bir buket kırmızı gül buldu.

“Ben çok kaba bir insanım. Özür dilerim!”

Güllerin ardından gelen ses oldukça canlı ve bir o kadar müteessir bir tona sahipti. Narin, azıcık da rahatlamanın verdiği tesirle güldü. “Benim de senden aşağı kalır yanım yoktu. Üzgünüm!” Buketi aldı ve güllerin zayıf kokusunu içine çekti. Daha yoğun bir koku umduğu için düş kırıklığına uğramıştı ama belli etmedi. “İçeri girsene.”

O esnada asansör, onların bulunduğu katta durdu ve içeriden Nihal ile Hale çıktı. Ellerinde birer poşet vardı. Okçulukta kullandıkları çantaları çapraz olarak takmışlardı. Kol çantaları ise her zamanki gibi arabalarındaydı. Tekkeye gittikleri zamanlar yanlarında fazla eşya taşımamaya özen gösterirlerdi.

“Apartman kapınızı hiç kapatmaz mısınız?” dedi Hale, Erman'ın yanından hoşnutsuzca geçerek. Onu Narin’le gördükleri ilk zaman, attığı tehditkârca bakışı hâlâ unutamamıştı. Nihal zaten ona bakmaya dahi çekiniyor, yanından geçmeye cesaret edemiyordu.

Arkadaşının davranışındaki tuhaflığı fark edemeyen Narin’i bir korku hâli sardı. Dış kapının açık olduğunu duyunca epey tedirgin olmuştu. “Genelde kapalıdır.”

Ondaki korku, Erman'ın dikkatini çekti. “Sanırım ben kapatmayı unuttum.” dedi özür dilercesine. “Bir dahakine dikkatli olurum. Hoşça kal!”

Asansöre binip zemin katın düğmesine bastı. Kapı kapanınca Hale'nin “Aman, açık kalmışsa ne olmuş yani?” dediğini işitti. Zemin kata inince çıktı ve bir süre o katta bekledi. Bu esnada hiçbir ses duyulmadı. Yaklaşık beş dakika sonra asansör yukarı doğru hareket etti. Tekrar aşağı inince içeriden çıkan kişiyi merakla bekledi. Bir kadındı.
Baştan aşağı siyahlar içinde olan kadının kül rengi saçları, kızıl bir bandanayla bağlanmıştı. Deri pantolon ve deri ceket giymişti. Zarif, kırçıllı bir paltoyu da takım gibi görünen kıyafetlerinin üzerine geçirmişti. Kısa saplı baltası, sırtında; kemer dikilmiş paltonun iç kısmındaydı. Sivri topuklu ayakkabısı mermer zeminde hiç ses çıkarmıyordu. İşveli bir şekilde yürürken nazarı keskinleşti.

“Bak sen! Kimleri görüyorum?”

Erman, gözlerini kıstı. Kadının neden orada olduğunu anlamaya çalışıyordu. “Üçüncü makamdan Serpil Tekin, öyle değil mi?”

Yüzünden manalı bir tebessüm geçti. “Demek ünlü avcı Erman Çetin tarafından tanınıyorum. Ne büyük onur!”

Erman onun inceden laf sokuşu ve biraz da alaycı tavrıyla pek alakadar olmadı. Söyleyeceğini söyleyip bir an evvel gitmek istiyordu. “Neden buradasın?”

“Sence?” diye sordu edalı tavrıyla. Ancak meslektaşının sabırsızlığını sezince pes ederek konuşmayı sürdürdü. “Bir ubırı kovalıyordum.”

“E?”

“Çok hızlıydı. Gözden kaybettim.”
Mesleki kimliğine bürünen Erman, sormaya devam etti. “Özelliği?”

“Hızını göz önünde bulundurursam çitaya dönüşme kabiliyetine sahip.”

“Demek bir çitaya dönüşüyordu.”

SAKLI SOYLAR ¤ Yar-Sub ÇatlıyorWhere stories live. Discover now