GÖK-KAL YIKILIYOR

60 7 11
                                    

Hoş geldiniz, arkadaşlar!
Bu, ikinci ve muhtemelen son kitap olacak diye tasarladım. Ama yazarken bazen yeni detaylar ekleyebiliyorum. Gereğinden fazla uzamazsa 3. kitap olmayacak.

Bir de ricam olacak! Lütfen, Filistin'de yaşananları ve Mescid-i Aksa'nın önemini unutmayalım! Farklı fikirde ve dahi farklı tarafta olsak bile

[Unutmayalım
ve
Alışmayalım!]

Keyifli okumalar dilerim^-^/

Keyifli okumalar dilerim^-^/

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Giriş

Uğursuz bir sis, Yertinç'i bir uçtan diğer uca sarıyordu. Bir sis ki katrandan daha kara, cesetten daha soğuk. Dışarı adım atan ürperiyor, evinin sıcak köşesine sinen öylece bekliyor. Kalpler, yoğun duyguların baskısı altında teklerken zihinler, en dip kuytularda deliriyor. Yaşam durgunlaşıyor. Ubırlar sonsuz yaşamın mücadelesinde sekteye uğramış, örekler intikam arzularıyla yanıyor. Olanlardan bihaber insanlar dahi sessizliğin ağır tınısında soğuk terler döküyor.

Kışın bitmek üzere olan nefesi, bu şekilde salınıyordu İstanbul'un beton kokulu sokaklarında. Bir yandan yanıp kül olmaya başlayan bir örek... Fulya! Nasıl öldüğünü dahi bilmeden toprağa gömülmüş, yeniden can bulmuş ama bu defa efsunlu alevlerin yangınında kavrulmuştu. Şikâyetçi değildi. Yeni hayatında enfes bir güzelliğin farkına varabilmişti. Her ne kadar ihanete de uğrasa, ummadığı bir savaşın fitilini ateşlemiş de olsa mühim değildi. Ömrühayatı boyunca aradığı aşk yanı başında bitivermişti ya, ona yeterdi. Son nefesine değin mücadeleye hazır, nazırdı. Erman'dan kaçarken yine onun kılıcıyla yakılması, Fulya'nın bu mücadeledeki samimiyetinin bir neticesiydi.

Yakılan öreğin hemen yanında bir ubır... Aram! Gözlerinin görmediği kadar uzakta olan kadının, ruhani bir bağla bağlandığı aşkının tiksinti içeren sesini işitmişti. Yüreği dağlanıyor, onunla hayaliyle boğulduğunu seziyordu. İçten içe yıkılmış, karşılıksız olduğunu düşündüğü aşkın dehlizlerinde kaybolmuştu. Yine de vermekte olduğu savaştan geri adım atmıyordu. Yar-Sub'un çirkin bekçileri tarafından saldırıya uğramış, bu uğurda üç yoldaşını kaybetmişti. Aşık olduğu kadının hayaliyle boğulurken şimdi de albanların öldürdüğü arkadaşları için yas tutuyordu. Nereye gitse yanında mutlak bir ölüm götürüyor, nerede kalsa etrafını kan gölüne çeviriyordu. Lanetli olduğunu zaten biliyordu ama bu laneti çevresine yaymak... İşte tahammülü en zor hâletteydi!

Necip'in de ondan bir farkı yoktu. O da tıpkı Aram gibiydi. Lanetli olduğunu düşünüyordu. Yalnızdı. Safkan olarak doğmanın bedeliydi bu yalnızlık. Doğduğu an annesiyle babasının yaşam sürelerini kendisine almış ve sonsuz bir laneti sırtlanmıştı. Amcası onu korumak için avcılara av olmuştu. Ona göre soylar arasında gelmiş geçmiş en kötücül varlıklar, safkanlardı. Ne kendilerini koruyabiliyorlardı ne de başkaları tarafından korunabiliyordu. Tüm bunları bile bile Narin'e yaklaşamaz, onu da aynı lanetin kurbanları arasına katamazdı. Yine de bir hayali vardı. Amcasından duyduğu kadarıyla halası ölmemişti, yani bir insandı. Onun içten içe Narin olduğuna inanıyor ve ailesinin geri kalanı gibi ölmemesi için üzerindeki laneti sonlandırması gerekiyordu. İkiz ubırlarla birlik olmasının nedeni de buydu.

SAKLI SOYLAR ¤ Yar-Sub ÇatlıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin