6. Bölüm

66.4K 3.4K 561
                                    

Şu an helikopterden inmiş, kampa doğru sessizce ilerliyordum. Gelirken üzerime siyah, eski, bol bir pantolon ve eski bir kazak giyinmiş, yüzüme de puşi takmıştım. Kampın üstündeki tepeye çıkıp, bir kayanın arkasına saklandım ve kampı incelemeye başladım. Çok büyük bir kamp değildi. Zaten aldığımız bilgiye göre de yeni kurulan bir kamptı.

2 gün boyunca o tepede yatarak bekledim. İçeri sızmak için birkaç tane plan yapmıştım. Ancak albayın da dediği gibi, en son yaptığım temizlikten sonra, kamptakiler eli tetikte bekliyorlardı.

Kamplara genelde sızarken; silah kullanmayı bilen, ailemin Türk askerleri tarafından öldürüldüğü için intikam almak isteyen, mağdur ama cesur kadın rolüyle sızardım. Ama şimdi böyle bir planda benden şüphelenmeleri çok daha yüksekti.

Güneş tam tepedeydi. Suyumu çıkarıp içtim ve etrafı dürbünle incelemeye başladım. O sırada kampın yakınlarına doğru gelen bir koyun sürüsü fark ettim. Koyun sürüsü varsa, çoban da olmalıydı. Bu kamp yeni kurulduğu için çoban, rahatça dolaştırıyordu hayvanlarını. Kamptan haberi yoktu anlaşılan.

Hızlıca ve dikkatle aşağıya indim ve sürüye yaklaşmaya başladım. Kamptakiler her an sürüyü fark ederlerdi. Çobanın yanına gelince, çok genç bir delikanlı olduğunu gördüm. Beni görünce irkti ve bağırarak bozuk türkçesiyle konuşmaya başladı.

"Kimsen sen? Ne işin vardır bu dağ başında?" O konuşurken arkamı kontrol edip tekrar çobana döndüm.

"Asıl senin ne işin var burada? Arka tarafta bir örgüt kampı var. Birazdan seni fark ederler."

Çocuğun gözlerinde anında korku belirdi. Ben de kampa sızmak için hemen planımı oluşturdum.

"Bacım sen ne dersin? Hemen geri dönelim."

"Bak genç adam artık çok geç. Büyük ihtimal sürüyü çoktan fark etmişlerdir. Buraya gelmeleri birkaç dakika sürer. Bak sen hemen şu ilerideki kayalara git saklan. Sürün de benimle kalsın. Ben onları oyalayıp geri göndereceğim. Biz gidince, kayalarda biraz daha bekle ve sürünle birlikte geri dön. Eğer seni yakalarlarsa ikimizide öldürürler beni anlıyor musun? Haydi çabuk kaybol."

Çocuk bana cevap dahi vermeden kayalara doğru hızla koştu. Arayı baya açmıştı. Eğer yakalanırsa planım yatardı. O durumda da çobanın kardeşim olduğunu ve birlikte sürüyü otlatmaya geldiğimiz yalanını söylerdim. Çoban ortalıktan kaybolunca, araba sesi duyarak hemen oyunum için kendimi mooda soktum. Araba bana yaklaşınca içinden 3 kişi indi. Ellerinde keleşlerle bana doğru geldiler. İçlerinden biri bozuk bir Türkçeyle konuşmaya başladı.

"Ooo bir kuş gelmiş, ne işin vardır burada de hayde?"

Ben hemen korkudan ağlamaya başladım. Gerçekten de çok iyi oyuncuydum. Sesimi titreterek, bozuk Türkçeyle konuşmaya başladım.

"Be-benim abim bu sürünün çobanıdır. O çok hasta olunca, bugün sürüyü otlatmaya ben getirmişem. Sizin burada olduğunuzu valla bilmiyorum ağabey."

Adamlar pis bakışlarıyla beni süzmeye başladılar. Şu an ikisinin de kafasını koparmamak için zor duruyordum. Ama bir şekilde o kampa girmem ve güvenlerini kazanmam gerekiyordu.

"Bak sen kuş gelmiş demiştik hele gelen serçeymiş. Bizimle geleceksin. Yürü arabaya" dedi keleşi bana doğrultarak. Korkudan vücudumu titriyormuş gibi sallamaya ve "bırakın beni" diye bağırmaya başladım. Beni zorla pikaba bindirip kampa sürdüler.

Kampa gelince beni bir çadıra götürüp ellerimi sıkıca bağladılar. Şerefsizler ellerimi gerçekten çok sıkmışlardı. Şu an ellerimi çözmek 5 dakikamı bile almazdı. Ama benim yerimde başka bir kız olsa kesin kangren olurdu. Ellerimi hafif gevşettim ve beklemeye başladım.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin