40. Bölüm

35.9K 2.6K 698
                                    

28 Mayıs 1991, Abdullah'ın, Şükran'a evlenme teklifi ettiği gün...

28 Mayıs 1991 gecesi Abdullah, elinde Sare'nin verdiği kağıt parçalarıyla odasına çıktı ve yatağına oturdu. Elindeki kağıtları sıkmaktan buruşturmuştu. Odasının ışığını yakarak, elindeki kağıtlara baktı. 2 tane mektup zarfı, 3 tane de fotoğraf karesi vardı. Fotoğraflara göz ucuyla baktı ancak gördüğünü sandığı şey ile, gözleri kocaman açıldı ve fotoğrafı kendine yaklaştırıp detaylı incelemeye başladı.

Fotoğrafta; sevdiği kız, geleceği, aşkı, arkadaşı, en değerlisi, kirpiğine kadar aşık olduğu biricik sevgilisi, iç çamaşırlarıyla yatakta bir adamla uyurken çekilmiş fotoğraflardı. Adamı birkaç kere Sare'nin yanında görmüş ve hiç hoşlanmamıştı. Şükran'a, o adamdan uzak durmasını ve hiç konuşmamasını tembihlemişti. Ne tembih ama! Şükran bırak konuşmamayı, adamın koynuna girmişti...

29 mayıs 1991
Abdullah gece boyunca hiç uyumamıştı. Gözüne uykunun zerresi girmiyordu. İyice hava aydınlanınca, üstüne başına bakmadan odasından çıkıp alt kata yöneldi. Zaten dün geceki kıyafetlerini de çıkartmamıştı. Alt kata indiğinde, babası ve abisi Arslan'ı tekli koltuklarda gazete okurken, annesini de kahvaltı hazırlarken gördü. Abisi Arslan, Abdullah'ın geldiğini görünce, gazetesini kapatıp yandaki sehpaya bıraktı ve ayağa kalktı. Ancak Abdullah'ın gözleri ateş gibiydi ve tek niyeti, bir an önce Şükran'ı bulup ondan hesap sormaktı.

Abdullah'tan

Evimin dış kapısını açtığımda, arkamdan abim Arslan'ın sesini duydum.

"Apo hayırdır sabah sabah nereye abicim?"

Ona cevap vermeden sertçe evden çıktım ama abim beni kolumdan tutup durdurdu.

"Lan kime diyorum. Bu saatte ne bu kavgaya gider gibi gidiyorsun. Varsa bir sıkıntı söyle birlikte halledelim"

"Abi bırak, Şükran beni aldatmış abi hesap soracağım bırak" dediğimde abim kolumu bırakmadan daha sert tuttu.

"Lan sen ne saçmalıyorsun? O kız seni asla aldatmaz oğlum kafayı mı yedin sen. Vardır bir açıklaması bak bu şekilde gitme kızın yanına kalbini kırarsın. Gittiğin zaman adam akıllı konuş abicim" diyen abimi ittirip, yoluma gittim.

Şükran ile ailelerimiz de artık tanışıyordu. Daha doğrusu annem, abim ve onun annesi tanışmıştı. İki taraf da bu ilişkiden çok memnundu. Ancak her şey bir yalanmış.

Şükran'ın evinin önüne gelince, babası hâlâ evde olabileceğinden kapıda bir süre bekledim. Aklımdan tüm ihtimalleri geçiriyordum ama o fotoğrafların bir açıklaması asla olamazdı. Mektuplar ise Şükran'ın yazdığı aşk mektuplarıydı. Daha fazla beklemeye dayanamayarak, sokağın başındaki ankesörlü telefon kulübesine yürüdüm ve bir jeton attım. Şükran'ın ev numarasını tuşlayıp çalma sesini dinledim. Bir süre sonra telefonu Şükran'ın annesi açtı.

"Ayşe teyze benim Abdullah, acaba Şükran müsait mi?" Diye sordum.

Ayşe teyze beni çok severdi. Ancak sanırım eşi evde olmalı ki resmi konuşuyordu.

"Merhaba oğlum, hee ödev mi tamam ben Şükran'ı çağırayım da sor ödevini oğlum bekler misin?" Dediğinde telefon kulağımda bir süre bekledim. Şükran'ın babası çok sert bir babaydı anlattığına göre.

"Alo" diyen Şükran'ın aşık olduğum sesini duydum. Ama o an, o sesten nefret ettim.

"Yarım saate yerimize gel acil bekliyorum" dedim ve telefonu suratına kapattım. Aynı anda telefon klubesinin duvarına yumruk attım.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now