48. Bölüm

37K 2.5K 429
                                    

GÖKÇEN

Gri'yi yakalayabilmek için çıktığım üst üste operasyonlar yüzünden 10 günlük iznim nihayet bitmişti. Poyraz'ın yanına hastaneye gidip geldiğim için, 10 gün nasıl geçti anlamadım bile. Poyraz'ı akşama hastaneden çıkartıp bize götürecektik. Annem, Poyraz'ın gelip bizde kalması için çok ısrar etmiş, 'ben yaralı hasta iyileştirme konusunda senin yüzünden tecrübeli oldum, Poyraz oğlum bizde kalsın 3 güne eskisinden sağlam yaparım onu' diyerek, tabii Tuba'dan da izin alarak bize davet etmişti. Poyraz başta kabul etmemişti ama ne olduysa gelmek istediği için çok sevinmiştik. Sanırım hastanede çok bunalmıştı.

3 gün öncede Mehmet abi çok şükür işbaşı yapmıştı. Doktoru, albaya verdiği raporda, askerlik yapmasına aykırı psikolojide olmadığı neticesine vararak göreve dönmesini uygun görmüştü. Raporu incelediğimde sevindirici bir haber almanın mutluluğunu yaşamış, hemen Mehmet abiyle görüşüp gerçekten de çok daha iyi bir ruh halinde olduğunu gözümle görmüştüm. Bunun baş mimarı tim arkadaşlarım dışında Aslı olmuştu. Ona ömür boyu büyük bir minnet duyacaktım.

Sabah karargaha gelir gelmez, savunmamı yazmak için odama girmiş, saatlerdir çıkamamıştım. Önceki operasyon detaylarını Tuba sağ olsun halledip çoktan albaya teslim etmişti. Sadece savunmamla uğraşmama rağmen, bir türlü bitirememiştim. Bunda yazmayı hiç sevmemem tabii ki etkili olmuştu. İki kelime yazıp oflayıp puflayıp Kuzey'le sinema günümüzü düşünüp sürekli ara veriyordum. Bana harika bir gün yaşatmıştı. Onun hâlâ yıllar önceki çocuk olduğunu düşününce bile şoka giriyordum. Aynı şekilde Poyraz'ı da. Abim çok daha önceden karşıma çıkmıştı ve ikimizde yabancı gibi sohbet etmiştik. Düşünüyorum da, ola ki ben Poyraz'ın abim olduğunu bilmeden, ya aramızda duygusal bir şeyler olsaydı. Sırf bu düşünce bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyor. Insanlar ebeveynlik ve doğum kontrolünde gerçekten çok dikkatli olmalılardı. Küçücük bir hatanın geri dönülemez sonuçları, maalesef her zaman çocukları kötü etkiliyordu. Belki o zamanlar o adamın gerçek babam olmadığını bilseydim, o acıları çekmeseydim ve kardeşlerimi bulsaydım, hayatım nasıl olurdu acaba?

Sonunda saçma raporu bitirip dosyanın içine koyarak ayağa kalktım. Bu rapor benim elime gelse, en az 1 hafta uzaklaştırma ve maaş kesme cezası uygulardım. Sonuç olarak operasyon başarılı olduğu için asker böyle bir cezayla yırtardı. Kuzey'in beni kayırmadan raporu incelemesini istiyordum ve bunu ona söyleyecektim.

Elimde raporla Kuzey'in odasına gelince, kapıyı tıklattım. Cevap gelmeyince kapı kolunu indirip açmaya çalıştım, kapı kilitliydi. Yemek saati yarım saat sonra başlayacağı için çıkmış olmalı diye düşünerek yemekhaneye ilerledim. Yemekhaneye geldiğimde tek tük asker dışında kimseyi göremeyince, bu seferde bahçeye doğru ilerledim. Bahçeye indiğimde, kendi timim ve diğer timdeki işi olmayan askerler dağınık bir şekilde oturup sohbet ediyorlar, büyük ihtimal yemek saatini bekliyorlardı. Bakışlarım etrafta Kuzey'i aradı ama ortalarda yoktu. Az ilerde Tuba, Alparslan ve diğer tim arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Göz göze gelince, Tuba bana kimseye sunmadığı tebessümünü gönderdi. Timdeki arkadaşları ise Tuba'nın tebessümüne bir an bakakaldılar. Ah benim canım kardeşim. Artık yara almamak için duygularını kimseye gösteremeyen kardeşim. Tuba'ya 'geliyorum birazdan' anlamında işaret verip, arka bahçeye doğru yürüdüm. Sessiz adımlarla ilerlerken, ileride bir bankta bana arkası dönük iki kişi gördüm. Biri Burcu üsteğmendi. Diğeri Kuzey'in timinden adını unuttuğum bir askerdi. Bahçenin arka kısmına gidebilmek için yanlarından geçmem gerektiğinden normal bir yürümeyle onlara doğru ilerledim. Ancak askerlik, günlük hayatıma öyle entegre olmuştu ki, normal yürümem bile operasyondaki gibi sessiz oluyordu istemsiz.

Oturanlara biraz yaklaştığımda adamın sert çıkan sesini duydum. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Ne kadar dinlemek istemesem de mecbur kulak misafiri oluyordum çünkü gideceğim yön o taraftaydı.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now