59. Bölüm

26.3K 1.7K 303
                                    

Keyifli okumalar❤️


TUBA

"Gel asker" diyen tümgeneral ile toplantı odasına doğru yürüdüm. Tek boş yer olan timimin başındaki Tuba'nın yani benim için ayrılan sandalyenin önünde kısa bir süre durdum ve oturdum. Herkes nefesini tutmuş bana bakıyordu. Ben ise Gökçen'e.

Heyecanlıydım... Yıllardır taşıdığım bu maskeyi, dostlarımın ve hoşlandığım adamın önünde sonunda çıkartabilecektim.

Gökçen bana sakinleşmemi ima eden bir bakış attı. Ona gülümsedim ama gülüşümü maskeden göremedi. Kısa bir an gözlerimi Poyraz'a çevirip tekrar Gökçen'e baktım. Poyraz'ın meraklı ifadesiyle daha fazla göz göze gelememiştim. Tepkisinden çekindiğim tek insandı.

"Bu maskeyle ülkemiz için birçok defa başarılı operasyonlara imza attın. Bundan sonraki askeri hayatında da başarılar diliyorum. Yolun hep açık olsun, var ol. Sana Kuzgun olarak son emrimi veriyorum; Maskeyi çıkart asker!" Tümgeneral konuştuğunda, yavaşça maskeyi çıkartmaya başladım.

Kafamı hafif eğerek maskeyi komple çıkartıp kafamı kaldırdığım an, toplantı salonunda şokla karışık nidalar yükselmeye başladı. Tümgeneralin varlığını bile unutan askerler gerçekten dumur olmuşlardı. Çünkü karşılarında tanıdıkları binbaşı Tuba Ateş vardı. Anıl'ın 'oha' demesiyle albay boğazını temizledi. Ben ise sadece Poyraz'a bakıyordum. Gözlerindeki duygu neydi?

Tümgeneral ve albay Hüseyin ayağa kalktığında, herkes bana bakmayı bırakıp hızla ayağa kalkmıştı.

"Kendinize iyi bakın aslanlar, unutmayın vatan size emanet"

"Emredersiniz komutanım" diye bağırırken, albayın Gökçen'i dışarı çağırdığını duymuştum. Gözlerim hâlâ Poyraz'daydı.

Onlar çıktığı an, salonda adeta cümbüş koptu.

"Komutanım hayatımda ilk defa bu kadar şaşırıyorum. Kuzgun olduğunuza inanamıyorum" diyerek kendi timimden Efe konuşmuştu ilk.

"Çok büyük bir olay değil bu" diyerek geçiştirmeye çalıştım ama ilgiyi cok fazla üstüme çekmiştim. Kuzgun, efsaneleri anlatılan bir askerdi. Ön planda olmayı sevmediğim için bu ilgi bana fazla gelmişti. Askerler merak ettikleri soruları sormaya başladılar. Poyraz hâlâ sessizdi. Ne tepki vereceğini çok merak ediyordum. Bir asker gelerek maskeme bakmak isteyince ona uzattım. Heyecanla maskeyi alan askerin yanına 3-4 asker daha gelmiş, maskemi inceliyorlardı. Alparslan'ın sesini duyup ona döndüm.

"Kuzgun ismi ancak sizin gibi bir komutana yakışırdı zaten ben hiç şaşırmadım. Başınıza gelenler için de üzgünüm" dediğinde ona gülümsedim. Alparslan'ı ilk gördüğüm günden beri sevmiş, timimden olması ve Gökçen'in abisi olması ile de kanım çok daha kaynamıştı. Bu zamana kadar hep saygı çerçevesinde sohbet etsek de bu Alparslan'ın yapısından kaynaklı olduğunu biliyordum.

Gökçen'e, Alparslan hakkında anlatmadığım bir şey vardı. Dosyasını incelerken, gizli bir bölüm bulmuş ve albaya sormuştum. Sonuçta kendi timimden bir askerin her şeyini bilmem gerekiyordu. Albay, bu gizli kısmı anlattığında hem çok şaşırmış hem çok üzülmüştüm. Gökçen'e anlatmamamın sebebi; gizlilik sebebi ve bunu Alparslan'ın kendisinin anlatmasını istediğimdendi.

Alparslan'ın yaşı diğer kardeşlerinden büyük olmasına rağmen, rütbe olarak daha düşüktü. Bunu hiç sorgulamamıştım bile çünkü önceden İstanbul'da görev yapıyordu. Erken rütbeyi, zorlu operasyonlar sonucu elde ediyorduk. Alparslan'ı incelediğimde ise teknik olarak çok yetenekli olduğunu görünce neden rütbe atlamadığını kısa bir süre düşünüp önemsememiştim. Taa ki albayın gizli kısmı anlatmasına kadar.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now