16. Bölüm

68.4K 3.5K 616
                                    

1 Ay Sonra

Hayatım 1 aydır monoton ilerliyordu. Evden karargaha, karargahtan eve geçiyordu. Kuzey'in timinden birisi nişanlanacakmış bu yüzden tüm tim izin alıp Trabzon'a nişana gitmişlerdi. Geçen hafta döndüklerinde ise Kuzey'i bir iki defa uzaktan görmüştüm. Albaydan öğrendiğime göre odasında birikmiş evrak işleriyle uğraşıyormuş tüm gün. Sabahları ben 07.30'da içtima yaptırıyordum. Biz başladıktan sonra, onlar da içtimaya başlıyordu. Sanki bilerek benimle karşılaşmak istemiyor gibiydi.

Bugün Kuzey, tüm timleri toplayıp içtima yaptıracaktı. Acaba benimle karşılaşmak mı istemiyor yoksa denk mi gelemiyorduk bilmiyorum. Bugünkü tavırlarından sorularıma cevap bulacağımı düşünüyordum. Saat şu an 06.30'a geliyordu. 07.00'da herkesin bahçede olmasını emretmiş. Bu bilgiyi bana değil de komutan yardımcım Görkem abiye söylemiş.

Ben çoktan hazır bir şekilde bahçede çardakta oturmuş bekliyordum. Poyraz'ın da bahçeye gelmesiyle arkasından timi de geldi. Poyraz'ın timini iyi tanıyordum. Birlikte çok görevlere çıkmıştık. Poyraz bu time geldiğinde, hiç zorluk çekmeden kolay adapte olmuştu. Poyraz'dan önceki Tim komutanı, açıkçası timi biraz salmıştı. Ama Poyraz onları çok güzel bir şekilde toparlamıştı. Adam sonuçta işinde iyiydi. Yiğidi öldürüp hakkını da yiyecek değildim.

Poyraz'ın timi beni görünce üsteğmenler de dahil, hazır ola geçti. Bazen artık yüzbaşı olduğumu unutuyordum. Onlara "Rahat nasılsınız" diye sordum.

"İyiyiz komutanım siz nasılsınız" Oğuz cevap vermişti.

"İyi ben de Oğuz, eğitime hazır mısınız?"

"Hazır değiliz komutanım. Öğrendiğimiz kadarıyla Kuzey binbaşı çok zorluyormuş. Sanırım yandık bugün" diyen Cihan'a tebessüm ettim. Bakalım Kuzey binbaşının hünerleri nasıldı?

Bahçeye benimkiler de gelince, Poyraz'ın timiyle hemen sakalaşmaya başladılar. Tabii Mehmet abi kenarda sessizce duruyordu. Yanıma gelip oturdu hiç konuşmadan. Ben de hiç konuşmadım. Biz onunla artık konuşmadan da anlaşabiliyorduk. Ahh abim ah.

Kuzey'in timi de bahçeye gelmişti. Benim ve Poyraz'ın timine baş selamı vererek bizden ayrı bir yere oturdular. Onları izlemeye başladım. Genel olarak baya cool bir timdi. Timlerinde 1 kadın asker de vardı. O da sürekli kaşları çatıktı. Kuzey'in timinin adı Gölge, Poyraz'ın ise Şahin'di. Gölge timi boş bir çardağa geçip oturdular. Birbirleriyle konuşmadan, bahçede boş boş bakınmaya başladılar. Yalnız baya havalı bir timdi. Bizimkiler ve Şahin timine döndüğümde ise kaçamak bakışlarla Kuzey'in timini izlediklerini gördüm. Neyse daha yeniydiler. Zamanla kaynaşırdık sanırım.

KUZEY'DEN

Trabzon dönüşü geçen hafta işbaşı yapmıştık timimle. Ali'yi nişanlamıştık. Baya birikmiş işlerim vardı. Ayrıca binbaşı olarak yani bu karargahta tüm timlerden sorumlu komutan olarak görevlerimde vardı. Poyraz'ı çok iyi tanıyordum. Yapabileceklerini iyi biliyordum. Ama timini ve Gökçen ile onun timini bilmiyordum. Kağıt üzerinde incelemiştim. Hepsi çok yetenekli askerlerdi. Ama Gökçen'in dosyasına ulaşamamıştım. Bunu özellikle istemiştim. Evet onu merak ediyordum. Gökçen'in dosyası için özel izin alınması gerektiğini öğrenince, albayın yanında almıştım soluğu. Albaydan da dosyayı gormek için izin alamamıştım.

"Gökçen'i gözlemleyerek neler yapabildiğini anlarsın zaten ama dosyayı maalesef göremezsin" demişti. Odadan çıktığımda sinirim bozulmuştu.

Saat sabah 07.00'ye geliyordu. Birazdan tüm timlere içtima yaptırıp marifetlerini görecektim. Bahçeye çıktığımda, dağılmış oturan timleri gördüm. Gözlerim hemen Gökçen'i buldu. Aramızda mesafe de olsa, gözlerimiz hemen kesişiyordu. Ben onlara doğru yürürken de hâlâ gözlerimiz kenetliydi. Bakışlarından duygularını anlayamıyordum. Gerçekten de dediği gibi onu tanımamıza izin vermediği müddetçe tanıyamazdik. Bu kadın işinde çok iyiydi.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin