14. Bölüm

62.4K 3.7K 530
                                    

Vildan hanımların yemek davetinin üzerinden 3 gün geçmişti. Hâlâ izindeydim. Ne bitmez izinmiş. Duştan çıkıp üzerime salaş bir şeyler giyinip kendimi yatağıma attım. Biraz kitap okuyacaktım. Kitabı elime alıp kaldığım sayfayı açıp okumaya başladım. Annem evde yoktu. Karşı komşuya güne gitmişti.

Polisiye kitabıma dalmış okurken telefonumun sesini duydum. Kitabın heyecanlı bir bölümüydü. Gözlerimi satırlardan ayırmadan, sol elimle uzanıp telefonu aldım ve ekrana bakmadan açıp kulağıma koydum. Diğer elimin işaret parmağıyla da, kaldığım satırı kaybetmemek için üzerine koydum.

"Alo"

"Gökçen Toprak?"

Karşıdan sert bir erkek sesi duydum ben bu sesi daha önce duymuştum ama çıkaramadım. Kim olduğunu anlamak için telefonun ekranına baktım ancak bilinmeyen bir numaraydı.

"Buyurun benim siz kimsiniz?"

"Ben deden Kemal, adresi atıyorum bize gel bekliyoruz." Dedi ve telefonu yüzüme kapattı.

Ne?

Delimiydi bu?

Kim oluyordu? Bu emrivaki de neyin nesiydi?

Sinirden kitabı kapatarak yatağa fırlattım ve numaradan mesaj geldiğini gördüm. Haha şaka gibi adam dalga mı geçiyordu. Hakikaten adres atmıştı bana.

Numarayı geri arayıp çalma sesini dinledim. Çalıyor çalıyor ancak açmıyordu.

Bir daha ve bir daha denedim. Bu adam herkese emir vermeye çok alışmıştı anlaşılan. Gerçi tüm aile adama aşırı saygı duyuyordu. Bu otoriteyi sağladığı için aslında tebrik edilmeliydi. Ama bana sökmezdi.

Telefon en sonunda açıldı. Hemen bağırarak konuşmaya başladım.

"Pardon ama siz kim oluyorsunuz da bana emir veriyorsunuz? "

"Ben yaşlı bir adamım, gel yüzüme söyle bakalım bunları küçük hanım. Cesaretini öyle görelim. He gelirken de 2 kilo elma al, acele et bekliyorum" dedi ve pat diye yine kapattı suratıma.

Laan, bu adam zır deliydi. Elma ne alaka?

Şu an ne mi yapıyordum? O bunağa haddini bildirmek için verdiği adrese doğru arabamı sürüyordum. Lan adama bak harbi beni ayağına getirdi iyi mi. Hakikaten helal olsun. Aslında içimde merak duygusu da vardı. Adrese yaklaşmışken yolda bir manav görüp arabayı sağa çektim. 2 kilo elma ve başka meyveler de alıp, arabaya geri bindim.

Eve geldiğimde sinirle kapı zilini çalıp beklemeye başladım. Üst üste zile basarak elimdeki elma poşetlerine baktım. Resmen adam dediğini yaptırmıştı bana. Ama elma al deyince de eli boş gelemezdim, bana yakışmazdı...

Kapıyı Akkız hanım açtı. Çok sevimli bir suratı vardı. Bu kadın nasıl Sare hanımın annesiydi acaba?

Kadın beni görünce "Yavrumm" diyerek bana sarıldı. Ellerim havada kaldı. Ben ona karşılık vermeden sarılmasına izin verdim. Benim bu kadınla bir problemim yoktu sonuçta. "Geç kızım içeriye" diyerek beni içeri aldı.

Akkız hanım beni salona yönlendirdi. İçeri girince küçük ama sevimli bir salon beni karşılamıştı. Mobilyaları da sade ve şıktı. Pencereler yere kadar uzanıyordu. Pencerenin önünde 2 tane tek kişilik koltuk karşı karşıya konmuştu. O köşe evin en güzel köşesiydi.

"Otur kızım sen, hemen geliyorum" diyerek koltuğu işaret etti Akkız hanım.

"Akkız hanım çok kalmayacağım. Kemal bey nerede acaba?" Diye sordum.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now