45. Bölüm

36.8K 2.3K 329
                                    

Gelen klik sesiyle, gözlerimi sıkıca yumdum ve şehit olmayı bekledim. Ancak ne bir ses, ne patlayan bir bomba vardı.

Künye bizim 'tehlike' anlamına gelen kelimemizdi. 'Künyeyi bul' diyerek aslında ona tehlikeyi bul mesajı vermiştim. Onunla rahat konuşabildiğim için de, tehlikenin cansız bir nesne olduğunu anlamıştı. Büyük ihtimal bomba düzeneğini timimle birlikte aramış ve kaynağı bulmuşlardı. Kuzgun bombalardan anlasa da, Ece bomba uzmanı olduğu ve işinde çok iyi olduğu için birlikte hallettiklerini düşünüyordum. Sinyal kesicileri sadece kulaklık bağlantımızı önlemişti. Yine de riske edemedim. Gri bunu düşünmüş ve sinyal kesiciyi etkisiz hâle getirmiş olabilirdi. Bir şekilde Kuzgun'a, bomba olduğunu hissettirmem gerekiyordu.

Gri, üst üste elindeki kumandanın tuşuna bastı ve patlamayacağını anlayınca, elindeki kumandayı duvara fırlattı. Ona doğrulttuğum silahla, gözümü bile kırpmadan iki bacağına da kurşun sıktım ve Poyraz'a baktım. Nabzı hâlâ vardı çok şükür ama durumu hiç iyi değildi. Ağzından kan gelmesi ise işin çok kötü olduğunu gösteriyordu.

"Anıl buraya koş!" Diye çıkarabildiğim tüm sesimle bağırdım, defalarca. Yarasına bastırmaktan ve Anıl'a seslenmekten başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Anıl doktordu, o an tüm umudum oydu.

Birkaç dakika içinde merdivenlerde koşma sesiyle bizimkilerin geldiğini anladım. Odaya girdiklerinde yerde yatan abime hepsi korkuyla bakmaya başladılar. Anıl, hemen çantasını çıkartıp içinden tıbbi malzemeleri boşalttı ve Poyraz'la ilgilenmeye başladı.

"Komutanım çekilin" diyen Anıl'ın sesiyle, gözümden yaş akarken kenara çekildim ve Poyraz'ın güzel yüzüne bakmaya devam ettim. Gözleri açıktı ama baygın bakıyordu.

"Şimdi değil, şimdi değil. Abi lütfen bırakma beni lütfen" diye fısıldayıp elini tuttum.

"Se-seni seviyorum Gökçen"

Poyraz'ın sesi çok kısık ve zor çıkmıştı. Hayır şimdi şehit olamazdı. Burada, benim yüzümden değil.

"Lütfen, lütfen dayan abi, ben de seni çok seviyorum." Dedim ve sımsıkı elini tuttum. Anıl müdahaleye hızlı hızlı devam ediyordu. Ona yeni kavuşmuşken kaybedemezdim. Kuzgun omzuma dokundu destek olurcasına. Aklıma gelen Gri yılanı ile sinirle ayağa kalktım ve Gri'nin yanına adımladım.

Gri'yi yakasından tutup oturttum ve yüzüne defalarca yumruk atmaya başladım. Inliyordu. Onu burada öldürecektim. Bu adamın fişini çekmiştim. Ölümü benim elimden olacaktı. İçime şeytan girmiş gibi yumruklarımı yüzüne indirdim.
Attığım darbelerin ardından bayılan adamı fark etmedim bile, hâlâ hırsla vurmaya devam ediyordum. Onun kafasını kopartmak istiyordum. Hatta istekle kalmadı; boynunu tutup yerinden çıkartmak için hazırlanırken, Kuzgun araya girip onu benim ellerimden aldı. Bu sefer Kuzgun'a yumruk atmaya başladım.

"Gökçen dur! Kendine gel onu şimdi öldüremezsin. Konuşturmamız lâzım." Diye bağırıyordu ama yumruklarımdan da kaçmıyordu, beni biliyordu. İçimdeki alevi söndürmem için, ona vurmama izin veriyordu.

Ne kadar profesyonel bir asker olsam da, ne kadar zorlu eğitimlerden geçsem de, gözüm döndüğünde kendimi bu konuda kontrol edemiyordum. Bu yüzden birçok terapi almış ve birkaç kere de ceza yemiştim. İçimde bir canavar vardı. Bu seneye kadar, bunu heo bastırabildim çünkü gözümün döneceği şekilde bir olayla, askerlik hayatım boyunca hiç karşılaşmadım. Aslında karşılaştım ancak kişisel olarak büyük olaylar değillerdi. Taa ki Kuzey'in hain olayı ve bu olaya kadar. Bu içimdeki canavar, bana çocukluğumdan kalan bir tramvaydı ve bunu aşamıyordum. Biliyordum, hep oradaydı. O canavari babam beslemis ve buyutmustu. Küçük yaştaki bedenime uyguladığı eziyetler ve zihnime uyguladığı yönermeler ile, o canavar da benimle buyumustu. Ama efendi bendim. Kontrol eden bendim. Öldürdüğüm her teröristle, belki de o canavari da beslemeye devam etmiştim bilmiyorum ama vatanima olan sevdam ile yapmıştım. Tip olarak bakıldığında çok narin ve çıtkırıldım biri gibi dursam da, gözlerime bakan düşmanlarım, içimdeki canavara merhaba diyordu. Bana deli denmesinin sebebi de zaten buydu. Bu adı, elimden kurtulmayı başaran bir elin parmağını geçmeyecek dağdaki itler takmıştı.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now