Bölüm 2

988 182 836
                                    

Bölgelerin, güçlü ailelerin kanlarıyla ileri sürdükleri hak iddiaları ve savaşlarla oluşturulduğu dönemde, henüz Anne dünyaya büyüyü bahşetmemişti. O dönemlerde güçlü olmadığınız sürece kim olduğunuz ve ne istediğinizin bir önemi yoktu.

İnsanların dış görünüşleri atalarının aktarımıyla, kötülüklere karşı cezalarıysa çürümüş adaletle sağlanıyordu ya da en azından bazen sağlanmaya çalışılıyordu.

Tahtlarını yüceltip adını tarihe kazımaya çalışan erkekler, gerçek halkın insan olmasından mütevellit doğuştan gelen haklarını kolayca görmezden gelebiliyordu. İnsanlar dış görünüşünden, sosyal statüsünden dolayı kolayca dışlanabilmekteydi.

Eğitim ve sağlıksa toplumun çok küçük bir bölümünün ulaşabildiği lükstü. İnsanlığın döktüğü kandan gözyaşlarıysa içinde merhamet kalabilmiş bir azınlığı rahatsız ederdi.

Anne, sözde güzelliklerle dolu dünyada Beyt Nahrin bölgesinde Pulcina ailesinin genç bir üyesiydi. Ailenin büyü yapabilmesini sağlayan kanı çok eski atalarından geliyordu. Kan kadınlarda kendini daha güçlü bir şekilde gösterirdi. Bazı kadınların ulaşabildiği güç, fillerin, atlıların, binlerce askerin olduğu orduyu bir gün içerisinde yok edebilecek güçteydi. Herkesin yanında istediği aile kaba kuvvetle dizginlenemedi. Krallar, komutanlar onlara hep tatlı dille yaklaştı. Böylece güçlerine güç isimlerine şan ekleyebildiler.

Ailesi sayesinde dünyanın geri kalanına nispeten daha yaşanabilir topraklarda büyüyen Anne için hayat tahmin edilenin aksine ona pek kahkaha vermedi. Büyük güçlerine rağmen neden bir piyon olduklarını ve savaşlara son verebilecekken izleyici konumundan sadece bir adım ötede olduklarını sorguladı. İnsanların nelere önem verdiğini ve nelerden korktuğunu büyürken acı yollardan geçerek öğrenmişti.

İnsanlar kötülük yapmaktan değil bunun ortaya çıkmasından korkup güzelliğe önem verirdi. Bazıları yüzü güzellerin kalbininde güzel olduğuna inanırdı. O kadar çok kurban vardı ki dünyada faillerinin cezasız kalması Anne’nin kalbini sıkıştırıyordu. Bunun üzerine büyük fedakarlıklarla büyüyü yaptı. Dünya’da hep birlikte yaşayabilirlerdi. Buna kastı olanlar ve çeşitli kötülükler yapanlar cezalandırılacak, çirkinlik ve hastalık onları bulacaktı. İyilerse güzellik ve sağlıkla ödüllendirilecekti. Böylece gerçekten de birinin yüzüne baktığınızda artık onun nasıl bir insan olduğunu bilebilecektiniz. İyiler kendilerini kötülerden koruyabilecek ve kötüler cezalarını çekerek acılar içerisinde ömürlerini geçireceklerdi. Hatta bazılarının ömürlerini tamamlamasınaysa büyü izin vermeyecekti. Nesilden nesile aktarılan artık güç ve para değil iyilik, güzellik ve sağlıktı. Anne’yiyse büyüsünü mühürledikten sonra bir daha gören olmadı.

Büyünün ardından kimi Pulcina üyesi karşı çıkarken kimisi destekledi. Büyü dünyaya yavaş yavaş yayılıp etkilerini gösterirken Novras adı altında toplanan destekçilerle düzenin bozulmamasını savunan Vetrumlar karşı karşıya geldi. Dünya önceki halinden bile daha acı çığlıklar atarken büyücüler ilk kez birbirleriyle savaştı. Dünya nüfusu yarılandığında ve geriye sadece birkaç büyücü kaldığında Novraslar kazanmıştı.

Birçok ihanet, ölüm, acı ve hayal kırıklığından sonra insanlık artık kendilerine Annesoylu diyen büyücülerle birlikte çalışıp yeni dünya düzenini oluşturdu. Bölgeleri, bölgeler arası iletişimin kurulabilmesi içinse tampon bölgeleri inşa ettiler. Annesoylular büyü kendileri üzerinde de etki ettiğinde bundan kaçamayıp gride kayboldular. Beyazda kalmayı başaranlarsa iyi, güzel ve sağlıklı bir hayatın tadını güçlerini geride bırakarak çıkardılar.

Yüzyılların sonunda Beyaz’da Annesoylulardan Selmin ve üç oğlu kaldı. Ara ara mahkeme üyeleri veya kendince bazı önemsiz topluluklar tarafından onlara taşınan birçok konuya karışmamayı tercih ettiler. Belli bir süre son kalanlar olarak iyi dayandılar. Ta ki 25 yıl öncesine kadar… Torunu Meryem doğduktan bir ay sonra savaş sebebi bilinmez bir şekilde birden bölgelerinde ortaya çıktı. Bölge kapatılmadan önce ailesine birçok teklif yapıldı. Ama evlerini terk etmemeyi tercih ettiler. Savaşta iki oğlunu ve eşini kaybedip insanlığın gerçek yüzünü gören Selmin pişmandı. 9 yıl sonra savaş bölgesine yeni sınırlar ekleneceğini duyunca bunun son şansları olduğunu biliyordu. Kendine her zaman her şeyi Meryem ve Zeynep için yaptığını söyledi. Başkalarını kandırabilse de aslında son evladını da gözünün önünde kaybederse yapabileceklerinden korkuyordu. Beyaz’da olabildiğince iyi karşılandılar. Fakat Meryem’in hemen sonra eski evlerine dair başlayan görüleri bir daha asla beyaza adapte olamayacaklarının işaretiydi.

BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin