Bölüm 7

760 93 270
                                    


TAMPON BÖLGE 4. GÜN

Sabah Eflal odanın içinde yatak ve tekli koltuk arasında ileri geri gidip geliyordu. Anlam verememenin yanı sıra merakı onu yiyip bitirmek üzereydi. Meryem ise pencerenin önünde kollarını önünde bağlamış ara ara Eflal'i ya da yoldan geçenleri izlemekle meşguldü. Tüm sert tepkilerine rağmen Eflal'e tepki veren Meryem değil yaşadığı baş ağrısı ve vücut kırgınlığından dolayı Zeynep oldu.

"Lütfen, artık durabilir misin?" derken yataktan doğruldu. "Abla sende adamı nasıl ikna ettiğini söyle ki Eflal de sakinleşsin." Elini saçlarının arasından geçirip düzeltti. Ayaklarını yere değdirdiğinde tüm vücudunda bir sızı hissetti. Hayır, hala ayağa kalkacak kadar iyi değildi. Durup ablası ve Eflal'e baktığı sırada onlar tarafından izlendiğini fark etti, Eflal neyse ki artık durmuştu. Ablası konuşurken değindiği nokta onu fazlasıyla sıktı.

"Adama söz verdiğim için anlaşmamızı zaten söyleyemezdim. Ama artık sen dile getirdiğin için daha da söyleyemem. Büyü hareketlerine karşı çok duyarlı. Şu an birine olan sözümü bozmamı istiyorsun. Asla yapamam." Meryem, Eflal'e dönerek devam etti. "Beni adamın yanına gönderirken hiç mi umudun yoktu? İkna edebildiğim için sevinmen gerekmez mi?"

Eflal, Meryem'i daha fazla zorlamak istemediği için zoraki de olsa gülümsedi. "Sadece anlaşma için sonrasında problem çıkarabilecek bir durum olup olmadığını teyit etmek istiyorum. Zeynep şifacıdan yardım alabileceği için mutluyum. Seninse ne kadar zeki olduğunun farkındayım." Derin bir nefes aldı. Koltuğa oturup bacaklarını Meryem'e doğru üst üste attı. Dik duruşu ile tahtında oturuyormuşçasına bir havası vardı. Hareketleri sırasında Meryem'den gözlerini bir an olsun ayırmadı.

"Beyaz'dan olduğun için insanlara kolayca güvenebilme eğilimindesin."

Meryem bakışlarını dışardaki insanlardan ayırıp Eflal'e döndü.

"Sana da güvendim."

Eflal duygularını saklayamadı. Anlık olarak gözleri irileşip dudakları aralandığında kontrolü uçup gitmişti. Evet, Meryem onunla bir yola çıkmıştı, güvenmişti. Gel gör ki kendi ve kardeşinden başka kimseyi güvenli çemberine almayacağını bir an için unutmuştu.

Meryem, Haru ile buluşmak için kapıya yönelirken Eflal'in önünde durup güven verici olduğunu umduğu şekilde gülümseyerek konuştu.

"Senin de birçok şeyi riske attığının farkındayım. Bu yüzden unutmamanı istiyorum. Benim çocukluğum savaş bölgesinde geçti."

Sonrasında hala ayaklarını yataktan sarkıtmış ama kalkamamış olan kardeşinin başına öpücük kondurup annelerinin yaptığı gibi üç kez saçlarını okşadı. Odadan çıkarken arkasında bıraktıklarına güven vermeye çalışıyordu. Kendi içindeki fırtınalarda alabora olmak üzere olan gemisinin sığınabileceği güvenli bir limanı yoktu.
.
.
.

Pazarda kadının yeşilliklerini incelerken Meryem'in yüzü her zamankinden daha ifadesizdi.

"Bunlar her yerde bulunmaz." derken elindekinin ne olduğunun dahi farkında değildi.

"Merak etme. Neyi nerde bulacağımız ve istediğimiz yere nasıl getireceğimiz bizim işimiz. Bugüne kadar hep sorunsuz bir şekilde ilerledi, yine öyle olacaktır."

Kadın kendinden emin bir şekilde konuşurken Meryem onun bu tavrından rahatsızdı. Ancak verdiği haberler iyiydi. Şifacının binadaki konumu ve çıkarılacağı yol bulunmuştu. Haberleri bu kadından almaktan nefret etti. Kadına her baktığında ona inanmamak istemesine rağmen içten içe biliyordu. Büyüde bir problem olabilirdi.

"O zaman ben bunları alayım." Elindekileri kadına uzattı. Kadının sadece sol dudağı yukarı doğru hafifçe kalktı. Meryem'in eli havada kalmıştı. Kadın, Meryem'in uzattıklarını görmezden gelerek ona tezgahın üzerinde birkaç saniyelik göz gezdirmesiyle seçtiği başka bir şeyi verdi.

BEYAZWhere stories live. Discover now