Bölüm 16

352 30 278
                                    


Meryem gidince Haru toparladığı eşyalarını masasının üstüne koydu. Küçük bezden bir sırt çantası edecek kadardı her şeyi. Hala tereddütleri vardı. Şifacı ve askeri kaçırma işi de onu çok zorluyordu. Odaya izinsiz dalan adamıyla sinirle başını kaldırdı. Adam Gri’yi değil siyahı hak edecek kadar çirkindi. Tamponda yaşamayı başarabilmesi mucizeydi.

“Gidecek olmam hala patronunuz olduğum gerçeğini değiştirmiyor!” Haru odaya girmek için izin istemeyen adamına sinirliydi.

“Yakalandılar!” Bu cümle her şey için yeterliydi. Haru eşyalarını alıp kapıya yöneldi.

“Hangisi?”

“İkisi de.” Haru adamına dönüp sinirle ellerini omuzlarına kadar gelen saçlarının arasından geçirdi.

“En azından birini başarsanız olmaz mıydı?” Sorarken tek kaşını kaldırmıştı.

“Bir şekilde haberleri var gibiydi. Nasıl olduğunu biz de anlamadık.” Adam Haru’nun sinirinden hiç etkilenmedi. Patronuna alışıktı.

Haru kapıyı açmak için yöneldiğinde tüm siniri ve hayal kırıklığına rağmen sokağın sessiz olduğunu fark etti. Fazla sessiz. “Gelirken takip edildin mi?”

Adam şaşırmıştı. “Hayır, mümkün değil.”

Haru kapının kolunu bırakıp iki adım geri attı. “Çıkmak için yan binanın arka kapısını kullanacağız. Çıkınca ilk işin Meryem’i bulmak olsun. Ben diğer Annesoylu’yu kontrol edeceğim.” Konuşurken odayı yan binaya bağlayan kitaplığın önüne yürüdü.

Kitaplığı itip yan binaya geçiş yaptılar. Bu evde hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Sadece acil bir durumda atölyeden kaçabilmek için vardı. Her yer toz içindeydi.  Arka kapıdan çıkmadan önce kirli pencereden sokağı kontrol ettiler. Sokak normal olamayacak kadar bomboştu. “Bu hiç normal değil. Çıkınca ara sokaklara doğru koşup kendimizi kaybettireceğiz. Buraları bizden daha iyi kimse bilemez.” Haru’nun canı sıkkındı. Şimdiye kadar her şeyin sorunsuz ilerlemesi bile mucizeydi. Hayatta şansları da gri ya da siyah gibiydi. Acaba Beyaz’dakilerin şansı da kendileri gibi güzel miydi?

“Peki ya asker ve dilsiz şifacıya ne olacak?” Adamının sorusuyla ellerini tekrar saçlarının arasından geçirdi. Askerin varlığını hatırlamak istemiyordu. Neden geride bırakamıyorlardı ki?

“Nalan ve Yaver’e haber gönder, askeri en azından zindandan çıkarmayı başarsınlar. Limandan başlayan orman yoluna getirsinler. Şifacı için de bir kez daha denesinler. Oradan sonrası bana ait.”

“Getiremezlerse ne yapsınlar?” Adam aksi ihtimalleri daha önce hiç dile getirmediğini fark etti. Onlar her şeyi sorunsuz hallederlerdi. Patronlarının artık olmayacak olması elbette sorundu. Ama sistemleri işlemeye devam edecekti.

“Sorun olmadığını ve her şey için teşekkür ettiğimi söyle.” Adam sadece başıyla onayladı. Haru kapının kolunu tuttuğunda geri dönüşü olmadığını biliyordu. Dışarı çıkıp koşmaya başladıklarında beş adım sonra arkalarındaki adım seslerini duydu.

“Yakalayın onları!”

Tahmininde yanılmayı çok isterdi. Ama adamlar peşlerinden koşuyorlardı. Haru adamıyla bakışlarıyla anlaşıp sol sokağa döndü. Adamının sağa döneceğini biliyordu. Hızlıca yönünü değiştirdi. Daha da içlere yöneldi. Sokaklar darlaşmaya gün ışığı almamaya başladı. Sağ, iki sokak sonra sol ardından yine sağ… Hiç durmadı. Arkasına dönüp bakmadı. Onları atlatacağına emindi. Beyaz’ın siyah giyen askerleri onu burada asla yakalayamazdı. Evlerden birine girdiğinde arkasında hiçbir adım sesi yoktu. Nefesini düzenlemeye çalışarak yere oturdu. Nasıl yakalanmışlardı? İçlerindeki hain kimdi? Nedenini nasılını düşünmemeye karar verdi. Günü kurtarmalıydı.

BEYAZTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang