Bölüm 14

533 69 309
                                    

GÖZETİM ALTINDA 13. GÜN: KAÇIŞ

Zeynep odanın içinde bir ileri bir geri gidip geliyor, Meryem ise Zeynep’in yatağında oturmuş kardeşini izliyordu. Kedi misali köşesine sinmişti. Son üç haftadır yaşadıkları tüm olaylar sonucunda ilk kez mahcup olan taraf Meryem’di. Zeynep sinirle ellerini saçlarının arasından geçirip ablasına döndü.

“Sen…” Cümlesini bitiremeyip arkasına döndü sinirle ayağını yere vurup bağırdı. “Ağğhhh!” Tekrar sırtını ablasına döndü. Yüzüne bakamıyordu. Her şeyi onun için yaptığının farkındaydı. Ama bu korkunç hissetmesinin önüne geçemiyordu. Ablası elinin tersiyle her şeyi itiyordu. Onun için… Onun hatası yüzünden… Sol gözünden ne kadar tutmaya çalışsa da akan yaşı hızlıca sildi. Gözyaşlarının taarruzu çok güçlüydü. Normal zamanda akmalarına izin verir, duygularını yaşardı. Şu an veremezdi. Başını kaldırıp tavana baktı, yaşlar çok güçlüydü, burnunu çekti. Kararlı bir duruş sergilemeliydi. Ablası haber vermeden her şeyi ayarlamıştı. Gri’ye geçmek! Bunu nasıl düşünebilmişti? Beyaz’da baş mahkeme görevlisi olarak hayatını devam ettirebilirdi. Neden, neden, neden? Neden o gün Çolpan ona saldırmıştı ki? Neden Çolpan’ı iyileştirememişti. Kabullenemiyordu.

Dönüp ablasına baktı. Usulca vereceği tepkiyi bekliyordu, sakindi. Tepkisinin bir anlamı olmadığını fark etti. Karar çoktan verilmişti.

“Neden bana hiç sormadın? Kabul etmeyebileceğimi hiç düşünmedin mi?” Zeynep konuşurken iki gözünden de yaşlar süzüldü. Karmaşık saçları verdiği kiloları ile bir deri bir kemik kalmış vücuduyla bitikti. Yüzünde izler olmamasına rağmen boynunda mordan sarıya dönen içten çürüme göze çarpıyordu. Genç kadın tüm bunlar ve gözlerinden süzülen inciler eşliğinde ışıltısını korumayı başarmıştı. Ablası sorusunun aksine onun kendisine kızabilecek kadar iyi olmasına ve ışıltısını eski günlerdeki gibi yayabilmesine mutluydu.

Meryem sakince cevapladı. “ Bu en iyi yol. Hem yanımızdakileri iyileştirerek sağlığını koruyabileceksin hem de bu süreçte Gri’deki diğer Annesoylular’ı bulup ne yapabileceğimize bakacağız. Büyü artık çok dengesiz.” Ayağa kalkıp kardeşinin yanına yürüdü, ellerini tutup sıktı. “Bu sayede asla ayrılmayacağız.”

Zeynep neden itiraz ediyordu? Anlam veremiyordu. Eski hayatlarına geri dönemeyeceklerini kabullenmiş olmalıydı. Çolpan’ın ölümü üzerine konuşamıyorlardı. Zeynep buna hazır değildi. Acaba hissettiği suçluluk yüzünden miydi? Ne olursa olsun itiraz kabul etmiyordu. Yolculuğun riski olsa da bu umuda sıkı sıkı tutunacaklardı.
Zeynep ablasının onu anlayamadığının farkındaydı. Hayatını onun için mahvediyordu. Hatayı yapan oydu. Göz göre göre ablası da onunla birlikte bilinmezliğe sürüklenecekti. İçten içe bunu istiyordu. Tek başına kalmaktan ya da bir zindanda çürüyerek ölmekten çok korkuyordu. Ablası olmadan boşluğa düşerdi. Hayatı boyunca hep birlikte olmuşlardı. Ayrı kalma düşüncesi dayanılmazdı. Bencilceydi.

Meryem ayağa kalkıp kardeşinin yanına geldi. Omuzlarını tutup gülümseyerek baktı. “Benimle geleceksin değil mi?”

Zeynep’in göz yaşları durmadı. Dudağını ısırmaktan kanatmıştı. Sadece başını aşağı yukarı hafifçe sallayarak onayladı.

.
.
.

Haru ve Meryem rolleri kısa süreliğine değişmişti. Meryem en sonunda her şeyi kabullenmiş ve yeni umuduna sımsıkı tutunmuştu. Haru ise alaycılığını kaybetmiş ve zindandan kaçırması gerekenleri düşündükçe aklını kaçıracak gibi oluyordu. En büyük kumarını oynayacaktı. Masasının karşı tarafında oturan Meryem’e baktı. Her geldiğinde yaptığı gibi etrafı inceliyordu. İlk geldiği günü hatırladı. Adamları atölyesine bir Annesoylu’nun geleceğini söylediğinde itiraf etmek istemese de heyecanlanmıştı. Koşarak geldiği masasının başında beklerken nefesini zar zor düzenlemişti. Meryem içeri ilk geçtiğinde az da olsa hayal kırıklığına uğramıştı. Gri’de bile daha güzel kadınlara denk gelmişti. Yaptıkları anlaşmanın kurtuluşu olacağını sanmıştı. Olmamıştı. Olmamasının yanı sıra hayatın gerçeklerini bir kez daha öğrenmişti.

BEYAZWhere stories live. Discover now